Hafızası babasından yediği dayaklarla, fakirlikten kaynaklı yaşadığı zorluklarla, çalışmak zorunda olduğundan okuyamamanın vermiş olduğu hayal kırıklıklarıyla dolu olan ve bugünlere gelmiş insanların birçoğu ya dede oldu ya da evladı evlilik çağına gelmiş baba.
Küçücük yaşlarda yetim ve öksüz kalan bir peygamberin ümmeti olarak bizim de en büyük sınavlarımızdan birisi ebeveynlik sürecidir. Sadece ana-babaların değil evlatların da hakkının olduğu bu hayatta karşımızda eş, baba ve dede vasfı ile örnek olan Efendimizin (sav) nasıl bir evlat olduğunu görememek bizlerin de bir tarafımızı yetim bir tarafımızı öksüz bıraktı.
Bizlere nasip olan evlatlara emanet bilinciyle bakmamız; onlara hayatın zorluklarındaki tadı keşfettirmek, nimetlerin şükrünü öğretmek, dünyadaki cazibelerin tehlikesini fark ettirmek ve bu dünyada maddi manada kalıcı olan tek şeyin fanilik olduğunu hissettirmektir.
Aile hayatında anne ile bebek arasında bağ, doğal olarak ana karnında kurulurken; baba için bu süreç doğumdan sonra başlar ve babanın ilgisine göre şekillenir, gelişir. Bebeğini karnında taşıyan ve doğumla birlikte aralarında kopmaz bir bağ oluşan annelere nazaran babalar evladıyla bağ kurabilmek için daha çok emeğe ihtiyacı vardır. Her ne kadar anneler için bebeğinin ilk elli yılı çok hassas bir dönemse, babalar için de mevcut hassas dönemin süresi aşağı yukarı bu kadardır.
“Babalar için çocuk eğitiminin dayandığı temel değerler: Sevgi ve ilgi, hoşgörü ve tolerans, sabır, inanma ve otorite” dedi, Muzaffer İNANÇ.
Bu hafta Karaman Off-Road Kulübü (KARMOFF) olarak üyelerimizle beraber kulüp binasında muhabbet amaçlı toplandık. İlk haftanın konusunu toplum olarak kanayan yaralarımızdan biri üzerine belirledik. Bu yaranın adı “babalık” idi. Fırınında patateslerin olduğu, üzerinde kestanelerin piştiği ve çayımızın demlendiği kuzinemizin harlı ateşi, arkadaşlarımızın mazisinden gelen hikâyeler kadar ortamı ısıtmıyordu. Kimi zaman güldüren, kimi zaman hüzünlendiren bu hikâyeler şunu gösteriyor: İnsan anı yaşayan varlık değil! Mazisi her an peşinde olan, atisi ise bir soluk ötede duran zamanın yörüngesine tâbi insan.
Sorular… Sorular… Sorular…
Suskunluk… Suskunluk… Suskunluk…
Cevaplar… Cevaplar… Cevaplar…
Mazeretler… Bahaneler… Sitemler… Kabuller…
Derinliği bir hayli fazla olan bu muhabbette arkadaşlarıma sorularım şunlar oldu:
Dünya evine gireceğinizde baba olma hayaliniz var mıydı?
Baba olacağınız müjdesini eşinizden aldığınız anı nasıl hatırlıyorsunuz?
Dünyaya gözlerini açmış evladınızı kucağınıza ilk aldığınızda ne hissettiniz?
Evlatlarınızın doğum tarihini biliyor musunuz?
Okula giden evlatlarınızın kaçıncı sınıfta olduğunu söyleyebilir misiniz?
Babanızı ebeveynliğinde eleştirdiğiniz yönleri kendiniz yapmamaya çalışıyor musunuz ve sizin de evladınız tarafından eleştiriye konu olacak tavrınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayatta çok büyük hatalar yapmış, yabancı madde kullanmış, yasa dışı işlere bulaşmış ve mazisi pişmanlıklarla dolu gençlerle konuştuğumuzda hepsinin ortak yönü baba ilgisinin olmamasıydı. Yetimhanelerdeki görevli arkadaşlarımızla konuştuğumuzda, onların da sözleri şu şekildeydi:
“Anasını babasını kaybetmiş çocukların hiçbir sorunu yok. Onlar kaderlerine razı olmuşlar ve bu rıza ile hayatlarını sürdürüyorlar. Buradaki sorunlu çocuklar anası babası tarafından terkedilmiş olanlar. Onlar bu durumu kabullenemiyorlar ve her zaman intikam peşinde oluyorlar. İntikamı kimden aldıkları önemli değil. Ya bir insan olur, ya bir hayvan, ya bir bitki, ya da cansız bir varlık… Bu süreçte kesin olan bir şey var! O da herkesi ve her şeyi tehdit eden bir tehlike”.
Babalar üzerine bir istatistik…
Fransa’da yapılan bir araştırmada baba figürünün eksik olduğu ve eğitimin sadece anneye kaldığı ailelerdeki çocukların daha sık hastalandığı saptanmıştır. ABD’de ortaya konan bazı istatistiklere göre babasından ayrı büyüyen çocukların, aileleri ile birlikte büyüyenlere göre ortalama 8 kat daha fazla suç işleme ihtimali olduğu belirlenmiştir. Bu çocukların diğerlerine göre intihar etme ihtimali 5 kat, davranışsal bozukluk gösterme ihtimali 12 kat daha fazladır. Yine aynı şekilde uyuşturucu kullanma ihtimali 10 kat, öldürülme ihtimali 73 kat, ölüm oranı % 44 daha fazladır. Babasız kızların, aile ortamında yetişen kızlara oranla, 13-19 yaş arası hamile kalma oranı 21 kat, liseden atılma ihtimali 9 kat, ciddi istismarlara maruz kalma ihtimali ise 33 kat daha fazladır. Şu an Türkiye’deki sokak çocuklarının % 82’si parçalanmış aile çocuklarıdır.
“Çocuk önce oyun arkadaşı arar, sonra korunmayı ister. Ergenlik dönemi ile birlikte anlayışlı bir dost, delikanlılıkta hatalarını affeden bir melek, gençliğinde sabırlı bir büyük, kendi evini kurduğunda da bir danışmandır baba. Babadan ilgi ve sevgi görmeyen çocuklarda güvensizlik, terk edilmişlik ve kendine saygıyı yitirme hissi ortaya çıkar” dedi, Muzaffer İNANÇ.
Sanayi devriminden önce çalışmanın sadece rızık temin etme olarak algılandığı zamanlarda insanların daha çok vakti vardı hem ailesine, hem çevresine, hem de kendisine… Mekanik aletlerin arasında günde 14-15 saatlere kadar çalışan insanların yorgun düşen bedenleri robotlaşırken, aile hayatı da yavaş yavaş bitmekteydi. Her aşırılık kendine karşı gelişen tavır ile orta yol bularak bugünlere geldi. Bu orta yol ise Ford firmasının öncülüğünde günde 8 saat ve haftada 5 gün çalışma süresi kabul görmesiydi. Böylece babalar ailesiyle beraber akşam aynı sofrada yer alacak, beraber gün boyu vakit geçirecek zamanları olabilecek.
Hayat şartlarının değiştiği zaman içinde aile de, ana da, baba da bu değişimden payına düşeni aldı. Babalar, çocuklarına dinini öğretme, meslek edindirme ve yuvasını kurmasını sağlamakla yükümlüydü. Daha sonra erkek çocuk için cinsel model olan baba evladıyla oyun oynayan, parka giden bir şekle büründü. Şimdi ise “kaliteli zaman geçirme” kavramı baba çocuk ilişkisine yoruma açık başka bir boyut getirdi. Günümüz babalarının günün belli kısmında, haftanın belli gününde boş vakti olsa da; mevcut bu süreci evladıyla geçirme konusunda başarısız. Günümüzde yapılan araştırmalar göre babalar çocukları ile günde ortalama 12 dakika iletişim halinde kalıyor buna mukabil çocuklar ortalama 2,5 saat cep telefonuyla oynuyor. Anası babasıyla yaşayıp anasız babasız kalan bu çocuklara isim vermek gerekirse, onlara “modern yetimler, modern öksüzler” diyebiliriz.
Arkadaşlarımızla yaptığımız bu muhabbette erkeklerin kelamları genellikle şu şekildeydi: “Kendi hayallerini bizlerin gerçekleştirmesini istediler. Önümüze en büyük dünyevi hedef olarak memurluğu gösterdiler. Okumaya çok önem verdiler ama zamanı okuyamadılar. Çocuğunu tanıyamadılar ve yabancılaşma oldu”. Hanımların bu konuda kelamları daha sadeydi ama daha yoğun. O da: “Güven ve sevgi” idi.
“Çocuklarınızı kendi zamanınızın adetlerine göre eğitmekte ısrarcı olmayın; çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır” dedi, Hz. Ali.
Babalarını eleştiren, yaşadıklarını çocuklarına yaşatmamaya çalışan, her anın yeni bir oluşu sağlaması icabı zamanla alakalı yeni hatalar yapmamak için her kararını sorgulayan arkadaşlarımızda gördüğümüz en olumlu taraf, büyüklerine karşı en ufak bir saygısızlığın olmamasıydı. Geçen bunca zaman içinde her ne kadar büyüğüne karşı korkusu kalmasa da azda olsa üzüntüleri devam ediyor saygılarıyla birlikte.
Bu kısacık dünya hayatında kapanmayan taze yaralarımız; halimize hüzün, boynumuza büküklük, kalbimize kırıklık, ruhumuza dipsiz bir derinlik vermiştir. Ne de olsa yaralarımızda yaşayan insanlarız, yaralı insanlarız.
Bir de şöyle düşünün! Tırnak içinde kendine yer bulamayan bir ifade ne hisseder?
“İnsanın içi üşür” dedi, meczup ve şöyle devam etti sözüne: “İçi üşüyen insanın yanında ateş daha çok üşür”.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Kasabalı - “Çocuklarınızı kendi zamanınızın adetlerine göre eğitmekte ısrarcı olmayın; çünkü onlar sizin zamanınızdan başka bir zaman için yaratılmışlardır”
Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.