Gerçekten ihtiyaç duyulan şey, yaşama yönelik tutumumuzdaki temel bir değişmedir. Victor E. Frankl
Değişmez ve sarsılmaz kuvvette dayanak ve tutunma noktası olacak hakikatlere ihtiyacımız var. Var mıdır hayatımızda değişmeyen ve değişmeyecek bir hakikat? Her şey her an değişirken kendimi kaybetmeyeceğim bir hikmet?
Evet bu öyle sert bir rüzgar ki insan bu rüzgara karşı ancak “değişmezler”i kalkan yapıp tedbir alabilir. Aksi takdirde değişmezleri olmayanların değişim rüzgarları karşısında savrulması, ordan oraya atılması, kah uçması kah yere çakılması kaçınılmazdır. Bunun örneğini kendi hayatımızda da ve maalesef insanların büyük çoğunluğunda da görebiliyoruz.
Değişmezlerin neler olduğuna gelmeden önce, sabitleri olmayanlarımızın bu değişim rüzgarlarında nasıl şekil alabileceklerini anlamaya çalışalım:
1. Rüzgar hangi yönde esiyorsa o yöne savrulacak insan zamanın şartlarına göre şekil almaya başlar. Kim neyle ilgileniyor, hangi fikir revaçta, ne para ediyor, ne iş görüyor doğru-yanlış, helal-haram demeden zamanın şartlarına karşı eriyip sıvılaşıp, her şekle girip daha sonra buharlaşarak kayboluyor. Yani insan kendisi olamadığından zaman çarklarında şekillenip daha sonra bir çöp gibi atılıyor.
2. Değişim rüzgarına kendisiyle birlikte savrulan insan diğer insanları kendine bir dayanak noktası kabul eder. “Ben de onlar gibiyim ve benim gibi bir çok kişi var.” diyerek aslında ne yaptığının farkında olmadığını ilan eder. Yani “herkes yapıyor, bende yapıyorum, doğruluğu tartışılmaz.” Yahut yaptıklarının vebalini bu kitleye yükleyip sorumluluğu dert etmez.
3. Başka kuvvetlerin tesirine kendini bırakmış insan kendini başıboş ve gayesiz tasavvur eder ve hayatı da bu fikirle şekillenir. Ne de olsa yaşamının sevkedici kuvveti değişimlerin sevkidir. Bu nazarla dünyadaki her değişimi tesadüfe bağlar ve hayatı bir oyun gibi algılamaya başlar. Sonuç olarak hiçbir şeyin onun nazarında değerli veya değersiz niteliği kalmaz. Serserice, sorumsuzca, kayıtsızca ömrünü telef eder.
4. Kendini bu değişimler girdabına bırakmış kişi değişimlerin sürekli ve süratli ve çokça olmasından dolayı artık sebep ve sonuç ilişkilerini sorgulamayaz hale geldiğinden yaşamında her şeyi anlamsızlaştırmaya başlayarak dehşetli bir yalnızlığın karanlığına gömülmeye ve Allah muhafaza yaratıcının varlığını inkara yol açar.
Anlaşıldığı üzere tehlike basit değil. Sonuç olarak savrulmanın neticesi; kendini ve imanını kaybetmektir. Bu tehlike her an vardır. Bu dehşetli değişim rüzgarları insanların, olayların, fikirlerin, görüntülerin kollarıyla daima insanın savrulup gitmesi için daha çok kuvvetlenerek insanın kalbini ve inancını zorlamaktadır.
Öyleyse bizler bu tehlikeye karşı hiç değişmez, sarsılmaz, başkalaşmaz hakikatleri gönlümüzde bir kale gibi inşa etmeli, inancımızı daima daha kuvvetlendirmeli, yerimizi ve siperimizi almalıyız. Gündelik bilgiler, güncel haberler, uçucu malumatlar, lüzumsuz uğraşlar geçici eğlenceler gibidir ki yaratılışın gayesine kapı açmadıkça gönlümüzde inşa edilecek hakikate en ufak bir taş koyamazlar. Aksine sabit hakikatleri gönlümüzde silikleştirmeye ve bulanıklaştırmaya başlarlar. Zaten bu tür içerikler okunup geçilecek belki bir daha hatırlanmayacak, geri dönüp bakma ihtiyacı hissettirmeyecek, çoğunlukla dünyevi menfaat amaçlı üretilmiş malzemelerdir.
Ancak insanlığa ve inanca yönelik her bilgi daima hatırlanacak, tekrar tekrar tefekkür edilecek, ekmek su gibi her vakit ihtiyacımızın olduğu hakikatlerdir. Bedenimiz her vakit ekmeğe, suya, havaya ihtiyaç duyduğu gibi kalbimizde her vakit hakikat nurlarına ve manevi bir kuvvete ihtiyaç duyar. O hakikat nurları ve manevi kuvvet ise Kur’an’ın daima tekrar ettiği ve bizim daima okuyarak, tefekkür ederek, amel ederek tekrar etmemiz gereken hakikatlerdir. Nitekim her vakit bir yalanın bataklığına çekilmek, ümitsizliğin kuyusuna düşmek, anlamsızlığın boşluğunda kendimizi buluvermek tehlikesi vardır ki dünya gerçekleri ve değişimleri her gün bu tehdidi cenazelerin, ayrılıkların, hadiselerin diliyle yüzümüze savurmaktadır.
Saydığımız 4 savrulma noktasına karşı 4 değişmez hakikati anlamalıyız:
1. Ölüm. Her şey değişebilir ancak nihayetinde ölümün vaki olacağı hakikati değişmiyor, değiştirilemiyor.
2. Acz-i beşeri, fakr-ı insani. İnsanın acziyeti, zayıflığı ve bitmek bilmeyecek emel ve arzuları. Bugün dahi insanoğlu ortalama insan ömrünü uzatabilmiş ya da bir zerre mikroba karşı durabilmiş değil. Bununla birlikte geleceği hakkında kesin bir öngörü oluşturmak ve belirsizliklerin endişesinden kurtulmak imkansız, değişmemiş ve değişmeyecek bir gerçek.
3. İnsanın hakikat arayışı. İnsan aklını atıp hayvanlaşmadığı sürece daima yaşantı gerçeklerini sorgulamak ve insaniyetini anlamlandıracak, hayatını manidar kılacak bir hakikate dayanmak ve tutunmak zorundadır.
4. İnanç. Şüphesiz inanç insanın fıtri bir ihtiyacıdır ve inançsız kalması mümkün değildir. Hiçbir şeye inanmadığını iddia eden insan bile inanmamaya inanıyordur. İnsan kendisinde ve yaşadığı evrende gözlemlediği oluş ve bitişlere şahitliği gereği aklın ötesinde adı ve içeriği ne olursa olsun aşkın bir inanışı kabullenmeye başlar.
Bir facia olarak artan karmaşa, hız, çokluk insan zihin ve kalbini herc ü merc ettiği gibi yaşantısını da keşmekeşe boğmaktadır. Bertaraf edici bu hücuma karşı “sadelik” artık büyük bir değer. Hayatımızın en temel değişmezlerini, inşa edeceğimiz yenilikler için sağlam sütunlar olarak kaim bir hale getirmeliyiz. Aksi takdirde her inşa ettiğimiz, bu keşmekeşte yıkılmaya mahkum olacaktır. Her yıkımın getirdiği bizi başa götürmemeli. Bu yüzden değişmez ve yıkılmaz değerlerimizi her şeyden önce ve yeterince sağlam inşa etmeliyiz.
Bu demek değildir ki sabit fikirli olup taassubun gölgesine girelim, kendimize bir konfor alanı oluşturalım, değişimlere karşı bir kalkanımız olsun. Hayır! Kendimizdeki ve etrafımızdaki bütün değişimleri anlamlandırmamız ve değerlendirmemiz için öncelikli olarak bu saydığımız 4 değişmezi anlamlandırmalı ve sabitlemeliyiz. Daha sonra her değişim bizim için gelişim olacaktır ancak sabitlerimiz olmadan bahsettiğimiz 4 tehlikeden uzak kalmak müşkil görünüyor.
4 değişmezi nasıl anlamlandırabilir ve değişimlere verimli bir tutum geliştirebiliriz? (devam edecek inşaallah.)
taş: ırmaktan geçerken at değiştirilmez
makas: dünya tükenir, yalan tükenmez
kağıt: dünyayı su bassa ördeğe vız gelir
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.