“Öz yurdunda garipsin öz vatanında parya” diyen Üstad Necip Fazıl KISAKÜREK’in “Sakarya Türküsü” adlı şiirine bu mısraı nakşettiği andan bugüne değişen bir şey olmadı! Mazide kalan baskıcı liderlerin anlık kararları sonucu yok sayıldı, bağnaz idarecilerin resmi evraklara düşen kanlı mürekkeplerinin arasında boğuldu, her gün boyanan kalın tabanlı postalların altında ezildi, sermayeyi kuşanan bir grup azınlığın vicdanına terk edildi bu millet. Gücü elinde bulundurandan çektiği yetmezmiş gibi bir de gücü eline geçirmiş olan içinden çıkan gruplardan da çekti bu millet.
İnsanlarımızın ezildiği, hor görüldüğü, önünün kapandığı dönemlerde, halk ezene tavır alıp ezilene destek olduktan sonra rahat nefes alan, rahat nefes almakla kalmayıp hayal edemeyeceği itibarı gören, maddi güce ulaşan, taraftar toplayan grupların üyeleri; yaşadıklarını yaşatmaya devam ettiler. Halka tepeden baktılar, bu toprağın kültürüne düşman oldular, fakirine inanmadılar, açını görmediler, yetiminin başını okşamadılar… Gücümüz ve soframız dünyadaki tüm mazlumları korumaya, aşımızı paylaşmaya yetecekken, onlar bu toprağın mazlumuna sırt çevirdiler. Türkistan'ın da, Filistin'in de bizim garip diyarlarımız olduğu ve buraların da feth olunması gereken yerler olduğunu göremeyenler sınıflandırmalar içinde kayboldular, kayboldukça da kaybettiler. Her insanın acısının bulunduğu ortama göre hissedildiği hakikati unutularak savaş bölgelerindeki insanları yurdumuzdaki acılı insanlarla kıyaslayarak onları hafife aldılar, önemsemediler. Afrika’daki yetime uzanan bir lokma neyse ülkemizdeki yetime hediye edilen oyuncağın ürkek bakan gözlerde aynı sevinci bulacağını göremediler. Kurban bayramı günü evinde kabak yemeği yiyen insanlarımızın farkına varmadılar, vardılarsa da malum bitkinin yemeği hakkında nakledilen hadis-i şerifi yüzsüzce zikrettiler midelerinde gaz oluşturan kavurmalarla. Menfaatte yandaşlarını oluşturdukları gibi infak konusunda da kendi fakirlerini oluşturdular. 15 Temmuz günü hatırlandığında bu milleti hak ettiği makama koyacak yer bulamayanlara her yer alçak geldi; mülteciler, sığınmacılar konusu açıldığında da bu milleti gömecek yer bulamayanlara da her yer yüksek göründü. Sel afetine uğrayan insanları çölde soğuk suya hasret insanlarla kıyaslayıp şükrü tavsiye etmedikleri kaldı bunların.
Sokaktaki hayatında çok sevilen, bileği güçlü, itibar gören, cömert addedilen, sözlerine değer verilen adamların evde tam tersi bir hale bürünüp aile üyelerine hayatı zindan etmesi gibi iki farklı ruh haline bürünen, kendine iki dünya kuran insanların gürültüsü her yerden duyuluyor, yaydığı koku her yerden alınıyor! Lakin açık havada bu olumsuz durumun yönü zor tayin ediliyor. Hasbi amaçlarla çıkılan yolda hesabi kavşaklarda niyetini değiştiren insanların gösterdiği yönlerin varacağı noktaları, ayrıldığımız yerlerden tahmin etmek zor olmasa gerek.
Mantık, nefsimize ve menfaatimize hoş gelen her türlü durumu meşrulaştırmak için bu zamanın en büyük putu olmuştur. Riya saltanatının hükmünü sürdürdüğü zamanda mantığa uydurulmaya çalışılan hakikatler yatağını bulan sel suyu gibi şeytani nefisleri yıktığında, çok sayıda İbrahim’in baltasına ihtiyaç olacaktır; mevcut nefislerin doymak bilmez iştahlarına asmak için.
Değerlerimiz başta olmak üzere her şeyi kirleten bu insanlar; kavramlarımızı tahrip ettiler, muhabbetimizi yok ettiler, samimiyetimizi tahrif ettiler. Güven zedelendi, emanet yok sayıldı, riayet kalmadı… Menfaatin altın çağını yaşadığı bu zamanda, danışıklı dövüşün ardında gizlenen samimiyetin yerini danışıklı samimiyetin arkasında muhkem şekilde duran husumetler aldı.
Görüş mesafesini düşüren zihinsel kargaşanın olduğu bu zamanda kanayan yaralarımızdan toprağa düşen kan gibi, vatanımıza göç etmeye çalışan sığınmacıları desteklemek adına, ülkemizde ahlaksızlık yapan insanları toplumumuzun kahır ekseriyetiymiş gibi göstererek oynanan mantık oyunu pornografiye dönüştürüldü. Tek derdi güvenli bir nefes almak olan, bahse konu edepsizlikleri yapma gücü ve imkânı olmayan sığınmacıları kutsamak hitap edilen tribünleri galeyana getiren sloganlardır. Mantığı putlaştırmanın yanında mantığı çeşitli oyunlarla istenilen yöne yatırmak da edepsizliğin bir başka boyutudur.
“Bir cahili; birbirine benzer şeyleri alakasız, birbiriyle alakasız şeyleri benzer görmesiyle tanırız” dedi Savaş Ş. BARKÇİN.
Kutsi emanetlere sahip çıkılmadıkça yaşananlar kutsallık kazanmaktadır. Zamana göre değişen söylemler ile menfaate göre icra edilen hareketlerin kıyasıya yarıştığı zamanlarda, yaşananlar unutulsa da yaşanacaklar bizi beklemektedir! Hem bu dünyada hem ahirette…
“Günümüzde ‘dinin siyasallaşması’ üzerine pek çok laf dönerken, ‘siyasetin dinleşmesine’ pek dikkat edilmiyor” dedi, Zygmunt BAUMAN.
Bir de şöyle düşünün! Ağızlardan çıkmayan niyetleri duyduğunda kulaklar ne hisseder?
“Kendini kandırmayı amaçlayan herkes” dedi, meczup ve şöyle devam etti sözüne: “Kendine inanmaya hazırdır”.
Şadan Sezgin
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.