Zihinsel çıkarımların mutlak doğru kabul edildiği, bedensel hazların hedef gösterildiği, ilahi metinlerin dahi materyalist zihniyetle yorumlandığı bu çağda; akletmek hatırlanmadığı gibi kalbetmek de bu zamanda unutuldu.
Göğüs kafesimizin içinde bir mücevher gibi saklanan yüreğimiz, vücudumuza kan pompalama dışında; hissetme, anlama ve yorumlama gibi diğer görevleri de ifa ettiğinde, damarlarımızda dolaşan her kandamlası bedenimizin şükrünü eda ederken, zamanın her türlü fitneleriyle birlikte şeytanın da damarlarımızda dolaşmasına mani olur.
Kalp atışı gibi saatlerin saniye hareketlerinden çıkan tik tak seslerle zamanın akışına eşlik eden bu ritimler, insanların hayat yolculuğunda kulaklara aşina olan ve bu yüzden duyamadığı ikazlardır. Saatin sesleri gibi zaman içinde hem bedenimize hem ruhumuza aşina hale gelen alışkanlıklar bizleri duyarsızlaştırmaktadır. Bu alışkanlıklarımız hayır ise yaptığımız iyilikleri hissedemiyoruz, şer ise vermiş olduğumuz zararları anlayamıyoruz. Bizleri biyolojik robot haline getiren, akıl ve kalp süzgecinden geçmeyen bu haller hayatımızı işgal ediyor, mazimizi karartıyor, anımızı mahvediyor ve geleceğimizi tehdit ediyor.
“İlahi hakikatler, zekâdan kalbe değil, kalpten zekâya doğru giderler” dedi, Blaise PASCAL.
Bedenlerin sonsuz özgürlüğü hissettiği bu zamanda ruhlarımız işgal altında, toplumumuzun temeli ailelerimiz işgal altında, evlerimiz işgal altında! Televizyonlara yayın ulaştırmak için delik deşik edilen duvarlardan evimize hücum eden bu işgal harekâtı yeni bir taktik geliştirerek sapa sağlam duvarlardan, en muhkem kapılardan, su sızdırmayan çatılardan sinyaller vasıtasıyla saldırısını sürdürüyor. Delik deşik duvarların olduğu zamanlarda sobalı evlerimizdeki televizyonun işgali sırasında beraber olduğumuz aile üyelerine karşı yaşanan mahcubiyet bir nevi koruma kalkanıydı. Şimdi her tarafı sıcak olan kombili evlerimizde herkes kendi odasında, herkesin gözü cebinden çıkardığı ekranda ve edebimiz dışında bizi kontrol eden hiçbir maddi unsur yok! Bu topluma bir yandan refah geliyor bir yandan aile düzeni bozuluyor. İki iyiliğin bir arada olmadığı bu dünyada bizler hayırlı olana dua etmeli ve talip olmalıyız.
“Ev bir medeniyettir esasında. Duvarı, çatışı, kapısı fiziksel yapısıdır; ama ev esas itibariyle bir medeniyettir. Evin hem zihnen hem de kalben sizi beslemesi lazım. Şimdi çağdaş ev, insanı doyurmadığı için insan evden kaçıyor. Evi tekrar ihya etmeliyiz” dedi, Üstad Sadettin ÖKTEN.
Ölçüsüz bir hayatın içinde, herkesin keyfine göre ölçü belirlediği hayatta, anlaşmazlıklar olduğu gibi yanlış anlamalar da had safhada oluyor. Mantık çerçevesinde bina edilen söylemler, o anki duruma göre doğru kabul edilen hareketler, her türlü radikal tavırlar sonucu koyduğumuz bir zaman sonra bizim de çiğneyeceğimiz kurallar, dünyevi emeller uğruna topluma kabul ettirilen yasalar, dayatmalar, zorlamalar, ikna çabaları, inandırma faaliyetleri, sosyal baskı… Toplumun bu duruma geldiği yerde insanların belki de en büyük ihtiyacı bir çalıdır, etrafını dolanmak için.
Aile kavramının tahrif edildiği, analık ve babalık müessesesinin şekilden şekle sokulduğu zamanımızda mevcut bozulmadan evlatlar da payına düşeni aldı. İnancımızla şekillenen ve zamanla tahrif olan örf ve âdetimizin mevcut durumunun farkına varamadığımızdan ötürü bizlerin de hayatı zamanla bozuldu. Bir zamanın sert babalarını gören nesil, kendi çocuklarına bunu yapmamak için işin doğrusunu değil gördüğü olumsuzluğun tam tersini yaptı. Bundan dolayı da ortaya yine başka olumsuzluklar çıktı. Zıtlıklar arasında gidip gelen insanlar ne orta yolu bulabildi ne de doğru örneğe ulaşabildi. Herkes kendi neslinden şikâyetçi, her yeni gelen nesil de atalarından memnun değil.
“Hadi ben diyelim 1950’lerin çocuğuyum, daha eski bir zamanda yetiştim; çocuklarım 1970’lerin çocuğu. Çocuklarımdan en büyüğü 1970, en küçüğü 1978 doğumlu. Onların da ergence hevesleri olmadı. Bunu şu sebebe bağlıyorum; bizim ailede otorite babam değil, Resulullah’tı, Cenab-ı Allah’tı. Sadece bütün hayatımızı kapsayan o otoriteyi öyle büyük bir bilinçle çocuklara verdik ki, artık kendi varlıklarını o otoriteye başkaldırarak ispatlamaya çalışmadılar, öyle bir ihtiyaç hissetmediler. Mesela babam, annem ve yakın aile çevresi bize önce insanları değil, Hazreti Peygamber’i sevmeyi öğretti. Bu çok mühim bir şey. Şimdi önceliği insan sevgisine veriyorlar. İnsan sevgisiyle başlarsanız bir yere varamazsınız. Evvela mükemmel, kâmil, ekmel insanı seveceksiniz. Oradan yansıyan bir güzellikle hayata baktığınız zaman tekâmül edersiniz” dedi, Üstad Sadettin ÖKTEN.
Kelam buraya kadar gelmişken şerefli bir sözü hatırlamanın tam zamanı! Dem bu dem… “Sizden biriniz, beni anne-babasından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe tam anlamıyla iman etmiş olmaz” dedi, Efendimiz (sav). Bu hadis-i şerif ilk okunduğunda ve mantık çerçevesinde yorumlandığında narsistik bir halle karşılaştığımızı zannedebiliriz dolayısıyla büyük bir vebale gireriz. Kur’an-ı Kerim ve hadisler başta olmak üzere metinlere bu şekilde yaklaşmanın en büyük riski de budur. Mevcut hadis-i şerifi aklederek ve kalbederek bir daha okuyup insan sevgisi gibi moda söylemlerle karşılaştırarak bir daha okursak, göreceğimiz hakikatten başka bir şey değildir. “Sanman taleb-i devlet-i câh etmeye geldik / Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik” dedi, Yenişehirli Avni. Diyor ki Üstad: “Biz makam, mevki talep etmek için bu cihana gelmedik. Biz bu dünyaya bir yâr için âh etmeye geldik”.
Bu toplumun çocukları her dönem ihmal edilmiştir! Ebeveynlerin kibir dolu yanılmaz halleri, babaların otorite sağlama amaçlı sert tavırları, olumsuzluklar arasında bocalayan nesiller ebeveyn olduğunda özgürlük adı altında boş vermişlikleri, devletlerin ideolojik hamleleri, savaşlar, krizler, nepotizm hareketler, kamplaşmalar, kutuplaşmalar…
“Anne ve babanın çocukları bir muhatap kabul edip karşılarına almasında, onlarla göz göze, diz dize eğitim yapmasında ve çocuğun anne ile babanın halini tevarüs edebilmesinde bitiyor mesele. Eğer siz de cep telefonuna gömülürseniz, ailede herkes bir ekrana gömülürse o zaman tam manasıyla bir hal eğitimi olmayacaktır. Fakat evin içinde paylaşılan güzel bir hal varsa o zaman çocuğa da güzel haller sirayet edecektir. Çocuklarımızın ahlaki gelişimini, karakter gelişimini her şeyin önüne koymamız lazım. Yani çocuklarımızın halden anlayan, empatik, diğerkâm, ahlaklı, yüksek seciye sahibi, almaktan çok vermeyi isteyen, paylaşımcı, manevi zekâları yüksek bireyler olarak yetişmelerini her şeyin önüne koymamız lazım” dedi, Kemal SAYAR.
GPS teknolojisinin olduğu ve aradığımız her adresi bir tıkla bulabildiğimiz bu zamanda evin içinde birbirini kaybediyor aile bireyleri.
Bir de şöyle düşünün! Evde sabit yeri olmasına rağmen arandığında bulunamayan mutfak eşyası ne hisseder?
Evlatlarımız, dede-nine oldukları zaman maziye baktıklarında hatırlanmaya değer ne kadar anı zihinlerinde kaldıysa atiye de kalbiyle o kadar bakacaklar o kadar kalbedecekler.
“Yürek göğsümüzün içinde” dedi, meczup ve şöyle devam etti sözüne: “Kalp tüm bedenimizde, kalbetmek tüm zamanımızda”.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.