Bir gün, Hz. Ali’ye, Âdem’den önce neyin var olduğu sorulmuş; o da “Âdem” cevabını vermiştir. Soru yinelendiği halde cevap değişmemiş ve Hz. Ali her defasında Âdem’den önce yine “Âdem’in” var olduğunu söylemiştir. Sorulan soruya verilen cevabın derinlerde yatan anlamını anlayabilmek, insanın varlık amacının ve onun yüklendiği misyonun ne olduğunu bilmek ve hatta anlamak için oldukça önemlidir. Bu cevap aslında “insan öncesi” diye bir zamanın olmadığına dair muhteşem bir vurgudur. İnsan olmak zamana değer katmak ve zamanı başlatmak demektir. İnsanla birlikte varlık âlemi başlamış da denebilir. Öyleyse “Âdem’den önce ne vardı?” sorusuna “adem vardı” şeklinde verilebilecek bir cevabında yanlış olmaması gerekmektedir. Zira insandan öncesi koca bir boşluk; anlamdan ve zamandan mahrum bir “yokluk devri” idi.
Yeryüzüne yüklenen misyonun gerçekleşebilmesi ancak insanın yaratılışı ile mümkün olmuştur. İnsandan önce yaratılmış olan her canlı, insan için yeryüzünün insana uygun vaziyete getirilmesi amacıyla vazifelendirilmiş memur mesabesindedir. Zira sorumluk, zaman, hitap, bilme, anlama, öğrenme, ekme, mamur etme, yıkma, hüsrana uğrama, helake düçar olma, vahye muhatap kılınma hep insanla başlamış ve insanla devam edecektir. Öyle ki Âdem ile başlayan bu süreç adem zamanına kadar devam edecek ve son insanın da bu dünya sahnesinden ayrılmasıyla nihayete erecektir. Velhasıl Âdem’den önce mevcut olan adem, Âdem’den sonra yeniden zuhur edecek ve Âdem’in vazifesi sona ererek, herkes için yeni bir vaziyet zuhur edecektir. Yok olan ile başlanan varlık âlemi yine yok olmayla görevini tamamlayacaktır. Böylece zaman mefhumu ortadan kalkacak, sorumluluk bilinci kalkacak, bilmenin gereklilikleri sona erecektir.
İnsanın bu dünyaya anlam yüklediğini bir kez daha belirtmeliyiz. Zira ilk insandan bu yana gerçekleşen her olayın merkezinde insan vardır. Gerçekleşen ilk olay ise insanın vahye muhatap kılınması olmuştur. İlk peygamber olan Hz. Âdem’e yüklenen vazife insanlara vahyi tebliğ ve tebyin etmesi olmuş ve böylece insanın dünyaya ilk adımlarını sağlam atması yaratıcı tarafından sağlanmıştır. Bu, henüz emekleme çağında olan bir bebeğin ilk adımlarını atmak üzere ayağa kalkması esnasında yürüme eylemini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesi için ebeveyninin onu gözetmesi ve gerektiğinde ona yardım etmesine benzer bir durumdur. Yeni bir sahne olan dünyada da ilk adımlarını atan insanoğlu Hz. Âdem ve ona gönderilen vahiy ile desteklenmiş ve sağlam adımlar atması sağlanmıştır. Buna rağmen bugüne değin insan bir şekilde yoldan sapmaya devam etmiş; hatta kimisi sapmakla da kalmayarak saptırma yoluna de gitmiştir.
Hz. Âdem ile başlayan âdemin varlığı her insan teki tarafından bilinmektedir. Bu bilme ise insanı, Allah’ın varlığını kabul etmeye götürür. Zira ilk yaratılış (her ne kadar bazı kimseler inkar etse de) insanın bir yaratıcı tarafından yaratıldığına kanıttır. Bu yaratılış da topraktan başlamış, alakayla devam etmiş, nutfe ile şekillenmiş ve anne karnındaki karargahta durması gereken zaman tamamlandıktan sonra dünya sahnesindeki yerini almakla neticelenmiştir. Bu her insan için geçerlidir ve bu evreler ancak Allah’ın kudreti ile gerçekleşmektedir. Bütün bunlar ise Allah’ın varlığının en güçlü delilidir. Bu delil her insan tarafından bilinmektedir. Bunda en ufak şüphe yoktur. Çünkü son ilahi kitap Kur’an-ı Kerim’in hiçbir ayetinde Allah’ın var olduğu bizzat belirtilmemiştir. Ancak çeşitli doğa olayları örnek gösterilerek onun muhtelif sıfatlarına ve kudretine vurgu yapılmıştır. Dolayısıyla Allah’ın varlığı zaten hangi dine mensup olursa olsun; hatta dinsiz olduğunu belirterek Allah’ı inkâr da etse her insan için bilinmektedir. Problem, bilinen şeye inanmak ya da inanmamaktan kaynaklanmaktadır. Böylece bilmenin ve inanmanın iki farklı durum olduğu kendiliğinden belirir. Bildiği halde inkâr eden ve bildiğini kabul edip iman eden iki farklı sınıfın teşekkülü bundan sonra gerçekleşir. İnsan yaratıcıyı bilip de kabul etmezse, o kimse zamanla sapacak ve ayağı kayacaktır. Ayağı kayan insan ise Âdem’e mahsus değeri yani ademi yok eden kıymeti kaybedecektir. Vahiy ile bağını da koparmış olacaktır. Ancak bildiğine inanan ve iman eden insan, Âdem olma vasfını koruyacaktır. Âdem olma, vahiy ile bağını canlı tutup Hz. Âdem’den bu yana gelen her elçinin getirdiğini kabul edip iman etmedir.
Hülasa edecek olursak, ademe değer katanın Âdem olduğunu ve Âdem’den önce yine Âdem’in, dolayısıyla da ademin var olduğunu; Âdem’in değerini korumasının da ancak Hz. Âdem’den bu yana korunan vahiy ile bağın sağlam tutulmasından ve bu vahyin getirdiklerini bilip inanmaktan geçtiğini belirtmeliyiz. Bilmenin her insana mahsus; inanmanın da Âdem olmanın sorumluluğunu taşıyanlara has kılındığını söylemeliyiz. Bilmek değildir ademi ortadan kaldıran, bildiğini kabul edip inanmaktır Âdem’i değerli kılan. Ki yeryüzü insanın emrine amade kılınmış ve onunla değer kazanmıştır.
FATİH GİLİK
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(2)Mustafa - Bazı Felsefi kavramlarla kafa karışıklığına meydan vermeyelim. Ne demek, Adem'den önce adem vardı! Şayet dikkatleri üzerimizde toplamak istiyorsak bunun başka yolları var. Hiç bir kimse inanç ve itikat üzerinde pazarlama yapmasın.
Âdem - Mustafa bey, bu yazıda itikad ya da inanç üzerine bir pazarlama yoktur. Dikkat buyurursanız, yazının amacının insanın değeri üzerine yoğunlaştığını görürsünüz. İnsan = Âdem
İlk peygamber = Hz. Âdem
Yokluk = adem
İnsanın değeri = vahiy ile bağlantısı.
Dünya = insan için yaratılmış sahne.
Saygılarımla...
Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.