Babam istese arkasında fabrikatör ya da genel müdür bir evlat da bırakabilirdi, ben de istesem bunları olabilirdim, ama bu kitapları yazmamış olurdum. Babama sözüm var Karaman ismini dünya aleme duyuracağım. Hiçbir sıkıntıyı yokluğu umursamadan Karaman ismini, kültürünü dünya aleme duyuracağım.
Büyük ilgi gören ve şu anda senaryosu yazılıp filmi çekilme gündeminde olan, Karadağ’ın çevre köylerini, kasabalarını ve eski Karaman’ı her şeyiyle anlattığım ANADOLU'NUN UĞUR'U romanımdan bir bölümü sizlere sunuyorum…
ANADOLU'NUN UĞUR'U ROMANIMDAN BİR BÖLÜM:
“ … Karadağ, Konya ovasının ortasında gece olmuş gibi kapkaranlık durur. Başka dağların karanlığına benzemez onun karanlığı. Konya ovasının ortasında karanlıktan oyulmuş gibi kocaman durur.
Karanlıktan kocaman bir dağ!
Sanki sakinlikten ve yalnızlıktan usanıp kapkara akar gider Konya ovasının ortasında.
Öyle görünür.
Buralarda bahara ‘ekin önü’ derler. Bereketli kırkikindiler toprağı ıslatıp, sıcak mayıs güneşi de ısıtınca, bir anda milyonlarca tohum birden uyanır, Karadağ sırtları halıvari nakışlı Yörük güllü kilimleri gibi yemyeşil olur; allı morlu, elvan elvan dağ çiçeklerine bürünür, gelincik çiçekleri ile kıpkızıl olur; yaban armutları açar, ortalık dağçayı, kekik kokar.
Karadağ’ın ak bulutlu doruğuna doğru çıkarsanız çepeçevre manzarayı görünce hayranlıktan soluğunuz kesilir. Hemen hızla, koşarcasına dağdan aşağı inmek aşağıdaki köylerdeki insanlarla kucaklaşmak, oturup sohbet etmek, dağçayı içmek istersiniz. Doğu tarafına bakarsanız dağın içine sokulan Dinek köyünü, Çoğlu’yu, Burunova’yı, Ekinözü’nü Salur’u, Beydilli’yi, Alaçatı’yı, Güdümen’i, Göztepe’yi, Akçaşehir’i, Ayrancı’yı, Sudurağı’nı, Ağılönü’nü görürsünüz. Batısında Eminler, Demiryurt, Süleymanhacı, Kisecik, Ortaoba, Karalgazi, Sinci, Davgandos, Kazımkarabekir.
Güneyinde Kılbasan, Dinek, Yollarbaşı ve gümüş gibi ışıldayan güzelim Karaman şehri önünüze serilir. Kuzeyinde ‘adeta denizden yükselen kayalık bir ada gibi’ Karadağ ile bütünleşen Bizans döneminde para basımı yapılan darphanenin olduğu Madenşehri’ni, Üçkuyu’yu, Değle’yi, Karacaören’i, yörenin en eski köylerinden Kameni'yi, Eğilmez’i,Yassıtepe’yi, Çoğlu’yu görürsünüz. Yalnız onlar mı! Oradan daha neler görürsünüz...
Hititlerden, Romalılardan, Bizans’tan kalan çok sayıda öreni, kaleyi, sarayı, havuzu, sarnıcı, manastır ve kiliseyi, eski Rum köylerini görürsünüz.
Aşağılarda, Mayıs yakıcı sıcağını sürüp ovaya getirdi mi. Topak topak çatlar toprak, gökte bir tek kuş bile görünmez olur. Gökten kuş kapan, toprağa düşüren sıcaklar derler bu mayıs sıcaklarına. Bütün ova sıcaktan gümbür gümbür eder, milyonlarca yıllık fosiller, dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan taşlaşmış dev salyangozlar sıcaktan çatır çatır çatırdar. Bu sıcağın altında Karadağ’a öyle bir bahar gelir ki, insan şaşar kalır.
Bir renk, bir doğa cümbüşünün içinde çiçeklerin şavkı gökyüzüne vurur. Bahar ışır ışımaz o çiçekler, bütün dağı, dağın eteğindeki tarlaları kaplar. Başka hiçbir yerde olmayan çiçeklerdir bunlar. Kırmızı benekli damalı laleleri… Sapsarı tırnakotu gülleri... devedikenlerine benzeyen top top mor tüylü göbekler… kara üzüm salkımları gibi havaya fışkırmış müşkürümler… keçe tereleri… alev gibi parlayan çoban gelincikleri… Karadağ’ın rüzgârlı tepelerine meydan okuyan minik beyaz çiçekli yoğurtotları, pembe sormuklar… mavili morlu gök nevruz çiçekleri içinde ışıl ışıl parlar Karadağ, çiçekten görünmez olur...”
KARAMANLI YAZAR HASAN BARAN
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Hüseyin Menç - GÖZÜMÜZ AYDIN: UĞUR DÜNDAR'DAN SONRA HASAN BARAN İSİMLİ YAZAR DA BENİ ENGELLEMİŞ. Geçtiğimiz günlerde Uğur Dündar'ın Sözcü Gazetesi'nde yer verdiği bir yazısını eleştirmiştim. Durumu da Bay Dündar'ın posta adresine de göndermiştim. Adam verdiği cevapta nezaket kurallarını aşıp bana "küfür etmeyi" bile düşünmüş. Karakter meselesi demekten öte birşey diyemeyeceğim. Durumu bir de yazar olarak sosyal medyada ismine rastladığım Hasan Bara'ın Facebook sayfasında da konuyu şu ifadelerle izah ettim; "Hasan Baran, yeni yazdığınız veya yazmakta olduğunuz bir kitabınızdan alıntı yapılıp Uğur Dündar tarafından servis edildiğinin okudum. Üzüldüm. "Milli Mücadele Yıllarında Amasya" adını taşıyan ve 7 baskı yapılan kitabımda Kamil Hoca hakkında en geniş bilgileri bulmanız mümkündür. Sizin eserinizde öne sürdüğünüz kurgular Abdurrahman Kamil Efendi'nin gerçek hayatı ile bağdaşmamaktadır.
1-Kamil Hoca hiçbir vakit Eyüp'e (galiba İstanbul Eyüp kastedilmiş) gitmemiş. Eyüp bir kenara İstanbul'a gitmemiştir. 2- İstanbul'da bir torunu ikamet etmemiştir. 3-Atatürk'ün Kamil Hoca ile görüşme arzusunda 8 yıllık bir hasreti hiç olmamıştır. (1919 Haziran-1919 Ekim) 1924-1928 ve 1930 yılları olmak üzere 5 senede defalarca görüşmüşlerdir. Dolayısı ile 8 yıllık bir hasret parmak hesabı dahi yapılsa bu iddianız gerçek dışıdır. Bir başka konu daha var ki, bu tabir Türk gelenek ve göreneklerine tamamen aykırıdır. Bir Müftü, hem de yaşlı bir Hoca Efendi karşısında Reisi Cumhur bile olsa onun elini öpmek için bir harekette bulunmaz. Abdurrahman Kamil Efendi ile Atatürk'ün o meşhur fotoğrafında Müftü Efendinin elleri paltosunun cebindedir. Cumhur reisinin karşısında elini cebinden bile çıkarmamıştır. Biraz duyarlı olalım. Atatürk hakkında yazdığınız bu "üfürük" yazıyı tekrar gözden geçirin...."dedim. Beyefendi yazıyı okudu, cevap vermek yerine beni engellemiş.
Eğer iddialı bir yazı kaleme aldıysanız onu savunacaksınız ve meydandan kaçmayacaksınız Bay Hasan Baran.....
Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.