Tarihin göz yaşını kan akıttığı, Tanrının vaad ettiğinin söylendiği göz yaşları ile lanetlenmiş kutsal topraklar

İsrail kimdir Yahudiliğin doğuşu:

Bu günün moderin Coğrafyasında Doğu Akdeniz İsrail ve Flistin topraklarının da bulunduğu coğrafyayı da kapsayan ve antik çağda adı Levand Coğrafyası olarak geçen, insanlığın ilk kültürel mirasları oluşturduğu coğrafya. Köpeğin evcilleştirildiği ilk yerleşik hayata geçişlerin belirginleştiği Epipaleolitik kültürler olan ve mö 18 bin, 10 bin ve 7 bin yıllarına dek süren Keberiyan,Natufyan ve Neolitik kültürlerinin var olduğu coğrafya. Mö 4000 lerde Kent Devrimi ile birlikte dünyanın kültürler arası ilişkilerde ticaretin merkezini oluşturan coğrafya. Kim sahip olmak istemezki böyle sıcak getirisi olan bir coğrafyaya. Bu gün olduğu gibi geçmişinde de bütün ulusların sahip olmak için hayallerini süsleyen ve uğrunda türlü hilebazlığın yapıldığı, ilahi dinler arasında bir türlü kutsallığı paylaşılamayan coğrafya.

Bir zamanlar çok ama çok moderin Sümer ülkesi vardı. Farklı kentlerde ve kasabalarda kurulmuş ve her kentin birbiri ile mutluluk için sevgi için hoş görü için, barış için, adalet için yarıştığı ülkenin adıydı Sümer ülkesi. Sonra bu güzel ülkenin büyüsü mö 3000 lerde başlayıp mö 2200 lere kadar devam eden başka kavimlerin topraklarına gelmesi ile bozulacaktı. Bu kavimlerden biri vardı ki bölgeye gelen diğer kavimlerden çok farklıydı. Ne Lulibian ne Gutiler ne Elamlar nede Hurilere benziyorlar dı. Bu kavim Amoritlerdi ve bu günkü Yahudi ve Arabların atalarıydı. Barbardılar vahşiydiler caniydiler. Ayrıca zekalarını hırs ve ihtirasta kullanmakta becerikliydiler.Zaman içeriside Sümer ülkesini ele geçirdiler. Halklarını öldürdüler. Bütün zenginliklerini ele geçirdiler. Ama bu güzelim ülkenin kültürünün büyüsüne de kapılıp etkilendiler. Ticareti ve zenginliği öğrendiler. Tıpkı bu gün kullandığımız sonradan görme deyiminde olduğu gibi görgüsüzdüler. Bu görgüsüzlük ve hırsları ticaret yaptıkları başka kent ve ülkeleri de ellerine geçirme isteği doğuracak ve dünyanın ilk emperyalist İmparatorluğu Akad imp. kuracaklar , kurucusuda sonrasında Musa peygamberin hayat hikayesine ilham olacak Sargon dur . ( Sargon 'da saraya bebek ken bir beşikte ırmakta yüzerek gelmiş ve rahibin karısı tarafından büyütülmüştür.)

Tamda bu zamanda Sümer in güzel şehri Ur'dan Avram isminde bir zat Tanrı’nın isteği ile babası Terah ile birlikte Harran a gelecek oradan da yeniden Tanrı’nın isteği ile Ata toprağı Kenan a göç edecek ve böylece Tanrı ile sürekli pazarlıkların edildiği türlü hilekârlıkların entrikaların döndüğü, insanlık arasına fitnenin serpiştirileceği üstün ırk felsefesinde, para ve ticaretin merkez odağında olduğu Sümer mitoslarından alınan ilhamla yeni bir din ortaya çıkıyor. Bu dini anlamak için özellikle bazı terimlerin anlamlarını iyi bilmek gerekir.

Yahudiliğin doğuşu ve tarihi.

Yahudilik; Orta Doğu coğrafyasında M.Ö. 2. bin civarında doğmuş; tek Tanrı anlayışı, seçilmişlik/seçilmiş halk düşüncesi, vadedilmiş toprak ve Mesih anlayışı üzerine temellenmiş tek tanrılı bir dindir. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlıkla birlikte Tek Tanrılı Dinler ailesinin içinde yer alır ve onların en eskisidir. 

Yahudileri ifade etmek için geçmişte kullanılan ve günümüzde de kullanılmaya devam eden üç kavram vardır:

İbrani: Yahudi geleneğe göre kelimenin kökeni, İbrahim’in atalarından Eber’e kadar geri gider ve İbrahim’in Eber’in neslinden geldiğini ifade eder. Atalar döneminden (İbrahim, İshak ve Yakup) vaad edilen toprakların fethine kadar olan dönemdeki halkı ifade etmek için kullanılır.

İsrail: İsrail kelimesi, Kutsal Kitap’ta, Yakup’a sonradan verilen bir isimdir. Yakup, uzun müddet ayrı kaldığı ağabeyi Esav’ın yanına giderken, yanındaki insanları ve mallarını karşı tarafına geçirdiği Yabbuk Nehri’nin beri yakasında yalnız kalınca bir adam onunla sabaha kadar güreşir ve sabahleyin Yakup’u kutsar ve ona, “Tanrı ile güreşen/uğraşan” anlamında İsrail adını verir. O zamana kadar İbrani olarak anılan bu topluluk bundan sonra atalarının yaşadığı bu olayın hatırasına İsrail, Yakup’un on iki oğlu da İsrailoğulları olarak adlandırılmıştır.

Yahudi:

Yahudi ismi, Babil Sürgünü sırasında kullanılmaya başlanmıştır. Babilliler, M.Ö. 6. yy.’da Yahuda Krallığı’na son vererek buranın halkını Babil’e götürmüşlerdi. Babil halkı, Yahuda kökenli olduklarını ifade etmek maksadıyla onları Yahudi diye isimlendirmiştir. Bu yüzden Yahudi tabiri genel olarak kadim İsrail’in soyundan olanları ifade etmez. Ancak diğer kabilelerin kayboldukları farz edildiğinden ve Yahudiler kendilerini bir bütün olarak İsrail’in tarihsel kimliğinin bir devamı olarak gördüklerinden, Yahudi terimi “İsrail” terimi ile birbirinin yerine kullanılır hale gelmiştir.

1. İbrahim’den Musa’ya Kadar Olan Dönem (Atalar Dönemi)  

Erken dönem Yahudi tarihi ile ilgili tek kayıt, Kutsal Kitap’tır. Kutsal Kitap dışındaki kaynaklarda İsrailoğullarının Mısır’a girişine kadar onlarla ilgili hemen hemen hiçbir kayda rastlanmaz. Yusuf’un Mısır’a girişinden sonra, bir Hiksos kralının unvanları arasında Yakup’un zikredilmesi, Mari ve Amarna metinlerinde Abiru/Habiru kelimelerinin kullanılması (bu ifadelerin sadece İbranileri değil, onların da içinde yer aldığı sosyal bir grubu ifade ettiği düşünülmektedir) ve M.Ö. 13. yy.’da 2. Ramses’in oğlu Merneptah tarafından dikilen ve İsrail Taşı olarak bilinen taşta geçen İsrail kelimesi dışında İsrail Tarihi ile ilgili başka bir kayıt yoktur.

 

Yahudiler kendi soylarının İbrahim’den geldiğine inanırlar. Tevrat’a göre köken olarak Mezopotamya’daki Ur şehrinden olan Avram, babası Terah ile Harran’a göç etmiş ve bir müddet Harran’da yaşamıştır. Tanrı’nın isteği (Tekvin/Yaradılış 12/1-3) üzerine; karısı Saray ve kardeşinin oğlu Lut’la birlikte, Harran’dan ayrılır ve bir zamanlar atalarının yaşadığı yere, Kenan’a gelir; Şekem’e yerleşir. Burada kuraklığın baş göstermesi üzerine sürülerini Filistin ve Mısır arasında bir yere götürür (Tekvin 13/1-3). Mısır’da bir müddet kaldıktan sonra, Firavun’un verdiği hediyelerle zengin olarak; eşi Saray, onun cariyesi Hacer ile birlikte yeniden Kenan’a dönerler. Çünkü İsrail kabileleri kurak mevsimlerde güneye, Nil deltasına iniyor ve Kenan toprağı nemlendiğinde yeniden ülkelerine dönüyorlardı. 

Dönüş sırasında, çobanları arasındaki bir tartışmadan dolayı, Avram ve Lut birbirlerinden ayrılırlar. Lut doğuya gider. 

Avram’ın, karısı Saray’dan çocuğu olmamıştı. Saray, kocasına cariyesi Hacer ile evlenmesini önerir. Hamile kalan Hacer, Saray’ı küçük görmeye başlar. Hacer’in İsmail adında bir oğlu olur. İsmail doğduğunda Avram seksen altı yaşındadır. 

Avram doksan dokuz yaşına geldiğinde Rab, Avram’a görünür; onunla bir ahit yaparak soyunu çoğaltacağını söyler ve adını artık Avram değil, “ulusların babası” anlamında Abraham/İbrahim olarak değiştirir. Karısı Saray’ın da bir oğul doğuracağını ve adını İshak koymasını söyler. Karısının adını da değiştirir ve ona da Sara denilmesini ister ve onu ulusların anası olarak niteler. İbrahim Tanrı’nın kendisiyle yaptığı bu ahdin bir sembolü olarak, Tanrı’nın isteği üzerine kendisi doksan dokuz ve İsmail on üç yaşındayken sünnet olurlar.

“Avram doksan dokuz yaşındayken Rab ona görünerek, “Ben Her Şeye Gücü Yeten Tanrı’yım” dedi, “Benim yolumda yürü, kusursuz ol. Seninle yaptığım antlaşmayı sürdürecek, soyunu alabildiğine çoğaltacağım.” Avram yüzüstü yere kapandı. Tanrı, “Seninle yaptığım antlaşma şudur” dedi, “Birçok ulusun babası olacaksın. Artık adın Avram değil,

İbrahim olacak. Çünkü seni birçok ulusun babası yapacağım. Seni çok verimli kılacağım. Soyundan uluslar doğacak, krallar çıkacak. Antlaşmamı seninle ve soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin, senden sonra da soyunun Tanrısı olacağım. Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim. Onların Tanrısı olacağım. Tanrı İbrahim’e, “Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız” dedi, “Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. Sünnet olmalısınız. Sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan bir yabancıdan satın alınmış köleler dâhil sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu. Evinizde doğan ya da satın aldığınız her çocuk kesinlikle sünnet edilecek. Bedeninizdeki bu belirti sonsuza dek sürecek antlaşmamın simgesi olacak.  Sünnet edilmemiş her erkek halkının arasından atılacak, çünkü antlaşmamı bozmuş demektir.” (Yaradılış 17)

Bir gün İbrahim Mamre meşeliğinde çadırının önünde oturmaktayken üç adam gelir ve onun misafiri olurlar. İbrahim ve Sara’nın bir yıl sonra bir oğulları olacağını müjdelerler. Tanrı’nın buyurduğu gibi İbrahim ve Sara’nın bir oğlu olur, İbrahim Sara’nın doğurduğu çocuğa İshak adını verir. Tanrı’nın kendisine buyurduğu gibi oğlu İshak’ı sekiz günlükken sünnet ettirir. İshak doğduğunda İbrahim yüz yaşındadır. 

İsmail’in alaycı tavırları ve İshak’ın mirasına ortak olacağı endişesiyle Sara, İbrahim’den Hacer’i ve oğlu İsmail’i, yanlarından uzaklaştırmasını ister. Tanrı da İbrahim’e görünerek bu isteği yerine getirmesini ister. İsmail’in neslinden bir ulus yaratacağını ancak, İbrahim’in soyunun İshak’la devam edeceğini bildirir. Tanrı’nın bu bildirisi üzerine İbrahim, oğlu İsmail ve annesi Hacer’i çöle bırakır. Geleneksel inanışa göre İshak’ın soyundan Yahudiler, İsmail’in neslinden Araplar olarak bilinen ulus meydana gelmiştir.

Bir gün Tanrı İbrahim’in imanını sınamak için ona oğlu İshak’ı alarak kurban etmesini ister. İbrahim bu isteği yerine getirmek için hazırlandığında, Tanrı İshak’ın yerine kurban edilmek üzere bir koç gönderir. Bu kararlılığından dolayı, Tanrı ona neslinin çoğalacağını, düşmanlara hâkim olacaklarını ve neslinden gelen bütün milletlerin mübarek kılınacağını bildirir. 

İbrahim artık yaşlanmıştır, oğlu İshak’ı evlendirmek ister. Uşağını İshak’a eş aramak üzere kendi ülkesine akrabalarının yanına gönderir. Uşak, uygun eşi seçmek üzere yola düşer. Bir pınar başına geldiğinde su almaya inen genç kızların içinden birisi, (İbrahim’in yeğeninin kızı) Rebeka uşağa ve develerine su verir.

Aranan eş bulunmuştur. Uşak ailesinden Rebeka’yı ister. Rebeka İshak’a eş olarak alınır. 

İbrahim’in vefatından sonra kabile yönetimi İshak’a geçer. İshak’ın iki oğlu olur: Yakup ve Esav. Yakup’un da on iki oğlu (ve bir kızı) olur ve Yahudilerin soyu onun bu on iki oğluyla sürer. Yakup’un bir adı da İsrail’dir (Tanrı’yla güreşen). Bu yüzden de, Yahudiler İsrailoğulları diye de isimlendirilir. Bu tarihten itibaren İsrailoğulları artık bir ulus haline gelirler. 

İshak yaşlanmıştır. İlk oğulluk hakkını kutsamak üzere oğlu Esav’a haber verir. Anneleri Rebeka, İshak’ın kutsanmasını istemektedir (aslında Esav aç olduğu bir gün, yemek karşılığında Yakup’a ilk oğulluk hakkını -bu hakkı küçümseyerek- devretmiştir zaten) İshak’ın, Yakup’u Esav zannetmesi için İshak’ın sevdiği etlerden yemek hazırlar; Yakup’un ellerini oğlağın derisiyle kaplar (Esav kıllı doğmuştur). Yakup yemeği babasına götürür, Onun tarafından kutsanır. O sırada eve dönen Esav durumu anlayınca çok öfkelenir ve üzülür ancak karar değişmez. 

Esav kardeşini öldürmeyi planlamaktadır. Yakup hem bundan kaçmak, hem de babası İshak’ın isteğiyle dayısının kızıyla evlenmek üzere evden ayrılır, Harran’a doğru yola koyulur. Bir yere varıp orada geceler. Düşünde yeryüzüne bir merdiven dikildiğini, başının göklere eriştiğini görür. Tanrı’nın melekleri merdivenden çıkıp inmektedirler. Rab yanı başında

durup, “Atan İbrahim’in, İshak’ın Tanrısı Rab benim. Üzerinde yattığın toprakları sana ve soyuna vereceğim. Yeryüzünün tozu kadar sayısız bir soya sahip olacaksın. Doğuya, batıya, kuzeye, güneye doğru yayılacaksınız. Yeryüzündeki bütün halklar sen ve soyun aracılığıyla kutsanacak. Gideceğin her yerde seni koruyacak ve bu topraklara geri getireceğim. Verdiğim sözü yerine getirinceye kadar senden ayrılmayacağım” der.

Yakup uyandıktan sonra yoluna devam eder, doğu halklarının ülkesine (babasının memleketine) varır. Dayısının kızı Rahel’le evlenmnek ister. Önce Rahel’in ablası Lea ile evlenmek zorunda kalır. Sonra Rahel ile evlenir. Lea, Rahel ve onların iki cariyesinden on iki oğlu, bir kızı olur. İsrailoğulları, bu on iki soydan türer. 

Yakup oğulları arasında Rahel’den olma oğlu Yusuf’u ayrı tutar, oğluna renkli, uzun bir giysi yaptırır. Ona sevgisini diğer oğullar kıskanır. Yusuf’un kendisini kardeşlerine hükmeder durumda gördüğü rüyalar da kardeşlerini rahatsız eder. Onu öldürmek isterler sonra vazgeçip bir kuyuya atarlar, sonra da çıkarıp Mısır’a giden bir kervana satarlar. Bu önemli bir dönüm noktasıdır. İsrailoğullarının Mısır’a girişi bu sayede gerçekleşir.

Yusuf önce köle olarak satılır, gittiği evde başarısıyla yükselir; sonra evin hanımı tarafından iftiraya uğrar, zindana atılır; sonra yorumladığı düşlerin doğru çıkmasıyla firavunun sarayına alınır, firavun ülkenin idaresini ona verir. Yönetimi sırasında yaşanan bolluk ve kıtlık yıllarını doğru yönettiği için depoladığı buğdaylar hem Mısır halkına yeter hem de çevre halklar Mısır’dan buğday satın almaya gelir. Bunlar arasında kendi kardeşleri de vardır. Yusuf babasını da yanına aldırır. 

2. Musa Dönemi

Zamanla Yakup, Yusuf, kardeşleri ve o kuşağın hepsi ölür. Ama soyları artar. Bu durum dönemin firavununu kızdırır. İsrailoğullarının Mısırlılardan daha güçlü      olacağını düşünür.

İsrailoğullarına ağır işler verilir, baskı artar. Öyle bir dönem gelir ki Firavun soylarının artmasını önlemek için erkek çocuklarının öldürülmesini emreder. Musa bu dönemde doğan çocuklardan biridir. Annesi onu bir müddet gizler ama sonra gizleyemeyeceğini anlayınca bir sepet içinde Nil Nehri’ne bırakır. Çocuğu firavunun kızı bulur. İbrani olduğunu anlar ancak kıyamaz. Çocuk büyüyünceye kadar sütannesi olarak bildiği annesinin yanında kalır, büyüyünce firavunun kızı onu evlat edinir. 

Mısır sarayında büyüyen Musa bir gün bir İbrani’ye kötü davranan bir Mısırlıyı öldürür. Olay ortaya çıkınca firavundan kaçmak zorunda kalır. Midyan ülkesinde bir çobanın kızıyla evlenir. Bir gün koyunlarını otlatırken Tanrı ona yanan bir çalılık içinden seslenir. Musa’ya halkını Mısırlıların zulmünden kurtarmak için yardımcı olacağını söyler, kardeşi Harun’u kendisine yardımcı kılar (Mısır’dan Çıkış). 

Firavun’un huzuruna çıkan Musa ve Harun çeşitli mucizeler gösterirler ancak firavun onları dinlemez. Tanrı Mısırlılara çeşitli belalar gönderir, firavun inat eder. En sonunda Tanrı’nın gönderdiği son belayla firavunun oğlu da dâhil bütün canlıların ilk doğanları ölünce firavun gitmelerine izin verir. Musa kavmiyle yola koyulduğunda ise askerleriyle peşlerine düşer. Rabbin yardımıyla Kızıldeniz’i ikiye ayıran Musa kavmini güvenle karşı tarafa geçirir, peşlerinden gelen firavun ve

İsrailliler Mı’dan çıktıktan tam üç ay sonra Sina Çölü’ne varırlar. Bunca mucizeye ve esaretten kurtulmalarına rağmen Musa’nın kavmi sürekli şikâyet eder. Açlıktan şikâyet ederler, Rab günlük ekmeklerini gökten indirir; susuzluktan şikâyet ederler, Musa asasıyla kayadan su çıkarır. 

Bir gün çölde Tanrı Musa’ya kendisiyle Sina Dağı’na inerek konuşacağını ve halkın da bu olaya şahit olacağını bildirir. O gün geldiğinde halk dağın eteklerinde toplandı, Musa dağa çıktı ve Tanrı’nın buyruklarını kavmine iletmek üzere dinledi. On Emir böylece indi. On Emir’le birlikte Tanrı halkın yaşayışını düzenlemek üzere başka ilkeler de bildirdi. Bu arada bekleyemeyen halk Tanrı’ya ve Musa’ya verdiği sözü tutmamış ve altından bir buzağı yapıp tapmaya başlamıştı. Musa dağda indiğinde bunu görünce çok öfkelendi. Tanrı’nın On Emir’i yazdığı levhalardan ikisini yere atıp kırdı. Bu levhalar sonra tekrar yazıldı.

Tanrı Musa’ya On Emir’in yazılı olduğu levhaları taşımak üzere bir Ahit Sandığı yapmasını, bir de kutsalların muhafaza edileceği bir konut/çadır (mesken/Mişkan) yapılmasını buyurdu. İlk tapınak böylece kurulmuş oldu.  

İsraillilerin Kenan topraklarına varması kırk yıl sürdü. Kırk yıl boyunca çölde dolaştılar. Musa’nın ölümünden sonra yerine Yeşu geçti. İsrailoğullarını Kenan’a götürdü. Yahudilerin Kenan’ı yeniden ele geçirmelerine dair rivayetler birbirinden farklı olduğu gibi, fethin kesin tarihi de belli değildir (ancak M.Ö.

13. yüzyıl olması muhtemeldir). 

Yeşu’dan sonra İsrailoğulları bir müddet lidersiz kaldılar. İsrail kabileleri, Hâkimler tarafından idare edildiler. Sonrasında sırasıyla Samuel ve Saul dönemleri geldi. Saul döneminde Filistinlilerle yapılan savaşta kahramanlık gösteren Davud (M.Ö. 11-10. yy.) kral oldu.  Davud Kudüs’ü alarak (güney krallığı ve kuzeydeki kabilelerin birleşmesinden olan) birleşik krallığın başkenti haline getirdi. Onun zamanında, Tanrı tarafından Yakup’a vadedilen toprakların fethi tamamlanmıştır. Davud’un ölümünden sonra yerine geçen oğlu Süleyman (M.Ö. 10. yy.) tarafından Kudüs’te inşa edilen Mabet, İsrail’in bağımsızlığının ve tek tanrıcılığın simgesi olarak kabul edildi. Bu döneme I. Mabet Dönemi denir. 

Süleyman’ın ölümünden sonra karışık bir dönem yaşandı, kuzeyde ve güneyde birbirine rakip farklı krallıklar kuruldu. 

Bu iki krallıktan kuzeydeki İsrail Krallığı M.Ö. 8. yy.’da Asurlular tarafından ortadan kaldırıldı. 

Güneydeki Yahuda Krallığı M.Ö. 6. yy.’da Babilliler tarafından işgal edildi, Mabet yıkıldı, Yahudiler Babil’e sürgüne gönderildi. Bu olay Babil Sürgünü olarak bilinir. Siyasi yapısını kaybeden Yahudi toplumu, Tanrı’nın onlarla ilgili vaadini gerçekleştireceği inancının bir araya getirdiği dini bir cemaat haline geldiler. Yıkılan mabedin yerine başka yerlerde sinagoglar yapıldı. Babil sürgününde, insanlar dua ve kutsal metnin yorumu için bir araya gelmekteydiler. Yahudi geleneğine göre Kudüs, kurbanın takdim edilebileceği tek yer olduğu için artık kanlı kurban takdimi de yapılmamaktaydı. Bu yüzden de, ibadetlerde hahamlara ve Levililere gerek kalmadı. Sinagoglar, bir çalışma evi, tartışma mekânı, topluluk merkezi ve dinsel bir dayanak haline geldi.  

3. Sürgünden Dönüş ve II. Mabet Dönemi

Süleyman Mabedi’nin M.Ö. 6. yy.’da Babil kralı Nabukadnezar tarafından yıkılmasıyla başlayan sürgün İranlıların Babil’i fethetmeleriyle sona erdi. Yahudilerin Kenan’a dönmesine izin verildi. Küçük bir topluluk geri döndü ve yıkılan mabedi tekrar inşa etmeye başladılar. Böylece M.Ö. 6. yy.’da II. Mabet Dönemi başlamış oldu.

Bu dönemin en önemli kişisi M.Ö. 5. Yy.’da yaşayan Ezra’dır. İsrail topraklarında yaşayan Yahudiler arasında, sözlü yorumu bile unutulan Tevrat’ı yeniden oluşturmuştur. Bu yüzden de, Yahudi tarihinde Ezra’ya çok büyük bir yer verilir.

Yahudiler, İran yönetimi altında güvenli bir hayat sürerken, Büyük İskender’in M.Ö. 4. yy.’da gerçekleşen Doğu Seferi’nden sonra yaşanan Helenistik Dönem’de farklı etkilerin altında kaldılar. İsrail’de Helen kültürün temelini oluşturduğu kentler inşa edildi. İskender’in ölümünden sonra İsrail ve civarı bir Helenistik Krallık olan Ptolemi Hanedanı’nın etkisine girdi. Ptolemi hanedanı sonrasında Kudüs birkaç kez el değiştirdi. M.Ö. 1. yy.’da Romalıların işgaliyle bu dönem de sona erdi.  Romalılarla birlikte Kudüs’ü kuşatan aslen Roma kökenli bir Yahudi’nin soyundan gelen Herod, Yahuda valisi oldu. M. S. 70’te Roma imparatoru Titus tarafından mabedin yıkılması, II. Mabet Dönemi’nin sonudur. Birincisinde olduğu gibi, bu da İsrail tarihinde bir dönüm noktası teşkil eder. Bu, iki bin yıllık bir sürgünün başlangıcıdır. M.S. 70’ten itibaren Yahudiler bir daha devlet halinde bağımsız bir yapı oluşturamadılar. 

Klasik dönem Yahudi mezhepleri olan Ferisîlik, Sadukîlik ve Essenîlik bu dönemde ortaya çıkmışlardır. Ayrı bir grup olarak Zelotları da bu dönemde görüyoruz. Sadukiler, Ferisiler ve kısmen Zelotlardan Yeni Ahit’te bahsedilmekle beraber bu dini gruplar hakkında tarihsel verilere M.S. I. yy. Yahudi tarihçisi Josephus’un Yahudi Savaşı eserinde raslanmaktadır.

Ali Topal

Arkeolog Tarihçi Araştırmacı Yazar

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Ali Topal - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.


Herdem Dans ve Sanat Akademisi Eğitmenler Arıyor

Herdem Dans ve Sanat Akademisi Eğitmenler Arıyor Dans, Tiyatro ve Drama Eğitmenleri Alınacak. MEB Onaylı Sertifika veya 2. kademe antrenör sertifikas...

PERSONEL ALINACAK

Bifa Bisküvi Fabrikası bünyesinde çalıştırılmak üzere elektrik ustası, atölye ustası, tesisat ustası, hat operatörleri, paketleme operatörleri ve bay...

BİFA BİSKÜVİ

KONYA GİDİŞ YOLUNA SIFIR KARAMANA 6 KM SATILIK SULAK TARLA

KONYA GİDİŞ YOLUNA SIFIR KARAMANA 6 KM 4321 METREKARE SULAK TOPRAĞI TERTEMİZ ÇOK VERİMLİ MÜSTAKİL TAPULU YATIRIMLIK SATILIK TARLA. 4,550, 000

TAHİR KONUKSEVEN

Karaman'ın Gözde Yerinde Fırsat: Satılık Bademlik Arazi

Morcalı Köyü'nde 20.000 m2 Bademlik Arazi Satılıktır. Karaman'ın gözde köylerinden Morcalı'da muhteşem bir fırsat sizi bekliyor. 20.000...

Karaman Merkeze Yakın Satılık Hobi Bahçesi

Karaman'ın merkeze 8 kilometre mesafede bulunan 326 metrekare, çevresi çevrili ve yol su sıkıntısı olmayan hobi bahçesi, toplamda 652 m2'lik iki adet...

+90 541 221 88 80

Karaman'da satılık dağ, orman ve akarsu manzaralı ev ve hobi bahçesi

Karaman Çukurbağ'da 1380 rakımda, muhteşem dağ, orman ve akarsu manzarasına sahip olan, içinde evi de olan hobi bahçesi fırsatını kaçırmayın! Ayrıca...

0532 466 86 11 SABİT GÖKTAŞ

Teknoland Makine Kaynak operatörü/ Kaynakçı aranıyor

Kaynak operatörü/ Kaynakçı aranıyor Argon (TIG) kaynağında deneyimli Paslanmaz kaynağında bilgi ve yetkinliğe sahip Tercihen teknik resim okuyabi...


Şehir Markaları

Karamandan.com, Karaman ile özdeşleşen markaları ağırlıyor.

+90 (532) 765 24 01
Reklam bilgi

Anket Karaman'ı en çok hangi alanlarda yetersiz görüyorsunuz?
Tüm anketler