Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özdemir İnce, 12 Temmuz'da yayınlanan “Din devlet denetimi altında ‘olmalı’*” yazısında Türkiye'nin 1950'den önceki haline dönmesini talep ediyor.
Özdemir İnce makalesini şu cümlelerle bitirdi:
» 15-20 yıl önce, laikliği açıklayan onu savunan yazılar yayımladığım zaman “Gene mi laiklik!” diye beni kınayanlar, şimdi dut yemiş bülbül gibi susup hindi gibi düşünüyorlar. Bu yazıyı okuduktan sonra siz ne düşünüyorsunuz? « [1]
“Gene mi laiklik” demiyorum, ama “Neden bozuk plak gibi sürekli aynı propaganda tekrarlanıyor?” diye cevap veresim geliyor.
İnce'nin makalesinde dikkatimi çeken, hiç bir yerinde demokrasinin konu edilmemesidir. Aslında şaşırtıcı değil. Malum Cumhuriyet 1945'e kadar bilinçli olarak tek partili rejim ile yönetilmiş ve çok partili bir sisteme müsade edilmemiştir. O yıllarda demokratik prensiplere tamamen aykırı bir siyasi dönem yaşandı. İşte o anti-demokratik zihniyet maalesef günümüze kadar halen devam etmektedir.
İnce, 1950'den evvel yılları özlediğini belirtiyor. 1950, Türkiye siyasetinde çok önemli bir sene idi. 1950 genel seçimlerinde CHP'nin 1946 seçimlere göre yüzde 45,8 oy oranı kaybetmesiyle, tek partili rejime son verildi.[2] 1950 seçim sonuçları, Türk Milletin tek partili bir sistemi ve o anti-demokratik zihniyeti kesinlikle reddettiğini, onun yerine demokratik prensiplere uygun bir siyasi sistemi istediğini gösterir.
Dikkatimi çeken başka bir husus, batıdan ve bilhassa hrıstiyanlıktan örnekler verilmesi. Ama öyle örnekler veriliyor ki, hem tarihi bağlamından koparılmış hem de birbiriyle alakaları yok.
Mesela Anglo-Sakson sekülerizmin, Luther’in protestan reformuna dayandığını ve protestanların katoliklerden amerikaya kaçtıklarını iddia ediyor. Halbuki Martin Luther'in laiklik veya sekülerizm gibi amacı yoktu. Ayrıca kolonyalizm çağında dini sebeplerden dolayı Amerika'ya göç edenler sırf katoliklerden değil, protestanlardan da kaçtılar.[3]
“Anglo-Sakson sekülerizm” konu altında, ABD'nin dine karşı savunma halinde olduğunu iddia ediyor. Ne savunması? Adamlar paraların üzerine “In God we trust”, yani “Biz Allah'a güveniyoruz” basıyorlar. Üstelik “In God we trust”, ABD'nin resmi devlet sloganıdır.[4]
Fransız Devrimi'ne gelince; İnce, 1789'de halkın aristokrat ve ruhban sınıfa karşı mücadele etmesiyle, devrimin ürünü olarak laikliğin geldiğini ve bu laikliğin amacı kilisenin (dinin) iktidar ve otoritesini sınırlamak olduğunu öne sürüyor. Peki, bunların Türkiye ile ne alakası var? 18. yüzyılın Fransızları, 21. yüzyılın Türk Milleti ile kıyaslanamaz ki. Sosyolojisi ayrı, coğrafyası ayrı, dini ayrı, kültürü ayrı, dili ayrı vs. Ayrıca Türkiye'nin ruhban sınıfı kimmiş? Hangi ilahiyatçı veya hangi Diyanet İşleri Başkanı kendini ruhban ilan etmiş? İnce ve onun gibi düşünenler artık şunu anlamalı; Türk Milletin din ile sorunu yok. Tam tersine, dini serbestçe yaşamak için tarih boyunca mücadele etmiştir. İstiklâl Marşı'mız da buna tanıklık ediyor:
- Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli,
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Bu sırf Türk Milletine has bir özellik değil. Malum Boşnaklar 90'lı yıllarda Aliya İzzetbegoviç liderliğinde, dinini serbestçe yaşamak için Sırplara karşı savundular ve çok sayıda şehit verdiler. Bosnadan konuşmuşken, Fatih Sultan Mehmed'in 1463 yılında yazılmış ahidnamesinde Bosna'da yaşayan Katoliklere geniş çaplı bir koruma sağladığını da belirtmek isterim.[5]
Yazının devamında İnce, hrıstiyanlığın yeryüzü iktidarından vazgeçtiğini iddia ediyor. Hrıstiyan kiliseler veya mezhebler zaten iktidar savaşına girecek bir güce sahip değiller. Siyasi veya askeri güçten bahsetmiyorum. Batı da kiliseler gittikçe halkta itibarini kaybediyor. Hatta kilise üyeliğini iptal edenlerin sayısı artıyor. Mesela Almanya'da 2021'de, 359.338 kişi Katolik Kilise'den ve 280.000 kişi Protestan Kilise'den ayrıldı.[6] Almanya'da camilerin sayısı artmaktayken, kapatılan kiliselerin sayısı da artmaktadır.[7][8]
Gelelim İnce'nin “İslam, devlet tarafından denetlensin” çağrısına. Gülsem mi ağlasam mı? İslam uleması zaten Emevi Hilafetinden beri birçok hükümdarın zulmüne maruz kalmıştır. İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Ahmed ibn Hanbel, ibn Teymiyye, ibn Kayyim el-Cevziyye ve başka alimler, hükümdarlar tarafından hapsedilmiş, kimileri bile işkence edilmiştir.
Osmanlı Devleti'nde dini meselelerde denetleme vardi. Mesela 19. yüzyılda tekkeler ve tarikatlar Meclis-i Meşâyih tarafından denetim altına alındı.[9] Fakat tarikatların 1925'de 677 sayılı kanun ile yasaklanmasıyla bu denetleme ortadan kalktı. Herkesin bildiği üzere bu yasaklama planı tutmadı. Tam tersine bu yasak, tarikatların denetimsiz yer altında devam etmelerine imkan sağladı.
Özetleyecek olursak, “din devlet tarafından denetlensin” çağrının arkasında aslında bir anti-demokratik zihniyet var. Bu zihniyete sahip olanlar, halkın iradesini umursamaz ve bozuk plak gibi ayni propagandayı tekrarlamaktan vazgeçmezler. Ama şunu anlamalılar ki; halkın iradesine saygı göstermeden demokrasi olmaz. Ve demokrasisiz sağlam bir cumhuriyet olmaz.
Yazımı, Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın şu sözleri ile bitiriyorum:
» Çağdaş bir cumhuriyet kurmak demek, milletin insanca yaşamasını bilmesi, insanca yaşamanın neye bağlı olduğunu öğrenmesi demektir. «
Dr. Fatih Şeker
Kaynaklar
[1] https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozdemir-ince/din-devlet-denetimi-altinda-olmali-1956970
[2] https://global.tbmm.gov.tr/docs/secim_sonuclari/secim3_tr.pdf
[3] https://www.loc.gov/exhibits/religion/rel01.html
[4] https://www.law.cornell.edu/uscode/text/36/302
[5] http://www.istanbultarih.com/fatih-in-ahidnamesi--insan-haklari-savunmasina-tarihten-anlamli-ornek-262.html
[6] https://www.kirchenaustritt.de/statistik
[7] https://wissenschafts-thurm.de/uberangebot-an-kirchengebauden/
[8] https://www.zeit.de/zeit-magazin/2020/05/moscheen-muslime-deutschlandkarte
[9] https://islamansiklopedisi.org.tr/meclis-i-mesayih
[10] Gazinin N.A.V., Muhit Mec, Sene: 3, No: 32, 1931, s. 7-8, https://www.atam.gov.tr/duyurular/cumhuriyet-yonetimi
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.