“Toprak Damlı Evlerin Çocukları” kitabının adını ilk duyduğumda köyüm Hamidiye’nin 1960’lı yılları gözümün önüne geldi. Karaman’ın ova köylerinden bir köydü. Sadece damlar değil, her yer ve her şey topraktı. Evlerimizin duvarları, damı topraktandı. Yüklüğümüzün altı banyoydu. Köyde taş yoktu. Yollar toz topraktı.
İlkokulu bitirinceye kadar yaz aylarında hiç ayakkabı giymedim. Hep yalın ayak gezdim. Oyuncağım da olmadı. Karpuz kabuklarını iple bağlar, tozun içinde gemi diye yüzdürürdük.
Oyuncağım karpuz kabuğu, oyun arkadaşım kapı komşumuz Fikret Demirci idi.
Kış ayları benim en zorlu aylarımdı. Koyunlarımız vardı ve onların bakımı bana aitti. Okuldan eve gelince selelere saman doldururdum. Çocuktum ve gücüm seleyi kucaklayıp götürmeye yetmiyordu. Dizimle, ayağımla itekleyerek ahıra taşır ve hayvanların yemini verirdim. Bu görevi bana iki büyük ağabeyim vermişti. Aksatmadan görevimi yapardım. Babam Hoca’nın Ahmet olarak tanınan bir çiftçiydi.
Mart aylarında kar çok yağardı. Koyunlar bu dönemde kuzulardı. Koyunlarla kuzuların buluşma anı çok ilginç olurdu. Bazı koyunlar kuzularını kabul etmezdi. Koyunlarla kuzuları yakınlaştırmaya yardımcı olurdum. Köyümün ve çocukluğumun unutamadığım sahnelerindendir.
Çocukluğumda ve gençliğimde tarım atlarla yapılırdı. Tarlalar nadasa bırakılırdı. Biz çocuklar, hasat zamanı tırmık çeker, yığın yapardık. Sonra saplar arabaya yüklenir, harman yerine götürülürdü.
Geçmişime baktığımda ne çocukluk ne gençlik yaşamadığımı görüyorum. Zor zamanlardı, zor bir hayatımız vardı. İlkokulu bitirdiğim yıl, bir gün sofrada benimle ilgili konu açıldı. Büyük abim, iki yıl ortaokula gitmiş, sonra köye dönmüştü. Önümde kötü bir örnek vardı. “Bu da okumaz” dediler. Köyün imamı olan dedem Salih Hoca karşı çıktı. “Ben onu Beşgeçili’ye göndereceğim, onu hafız yapacağım” dedi. Beşgeçili Hoca, Karaman’da nam salmış biriydi. Kur’an kursu hocasıydı ve sesi çok güzeldi.
Dedem Salih Irgat köyümüzün çocuklarına Kur’an öğretirdi. Bu nedenle, ilkokula başlamadan dedemden Kur’an öğrenmiş, hatim bile inmiştim. Dedem, daha sonraki yıllarda Kur’an’ı unutmamam için beni çağırır, her gün bir sayfa okutur ve bir şekerle ödüllendirirdi. Köyde şeker, bir çocuğu sevindirmeye yeten tek şeydi.
Dedem beni Karaman’a götürdü, Beşgeçili’ye teslim etti. Teyzemlerde kalıyordum. Teyzemin kocası Almanya’daydı. Hafızlığa başladım. Köyden ve köydeki işlerden kurtulmuştum. “İyi ki Karaman’a geldim. Hafız olurum” diye seviniyordum.
Ertesi yıl Karaman’da İmam Hatip Ortaokulu açıldı. Kur’an kursu öğrencileri olarak bizi İmam Hatip’e kaydettirdiler. İmam Hatip Ortaokulu 4, lise kısmı 3 yıldı. İmam Hatip’te toplam 24 ders gördüğümüzü hatırlıyorum. Ortaokulu bitiren imam olabiliyordu.
Ortaokulu bitirdim ama Karaman’da lise bölümü açılmadı. Karaman’da Karaman Lisesi ve Karaman Erkek Sanat Enstitüsü’nden başka okul yoktu. Bu okullar kaydımızı yapmadı, ortada kaldık. O günlerde çok ağladım. Çünkü çaresizdim.
Konya’da halamlar vardı. Konya’ya gittim, Ticaret Lisesi’ne kaydımı yaptırdım. Birkaç gün sonra İmam Hatip’ten arkadaşım Nafiz Nadir Nas’tan haber aldım. Bir akrabası Kırşehir Valisi’nin arkadaşıymış. Onun aracılığıyla yeni açılan Kırşehir Erkek Sanat Enstitüsü’ne kayıt yaptırmış. “Gelirsen senin de kaydını yaptırırız, aynı evde kalırız” diyordu.
Şimdi Endüstri Meslek Lisesi olan okullar o yıllarda Sanat Enstitüsü idi ve çok itibarlı okullardı. Türkiye’de sanayi gelişiyor ve ara elemana ihtiyaç artıyordu. Eylül ayında Ticaret Lisesi’nden çıkışımı aldım ve Kırşehir’e gittim. Kayıt için uzun kuyruk var. Kaydımı yaptıramadım. Nafiz Nadir’le valinin yanına gittik. Bizi kabul etti, okul müdürüne telefon etti. Makam aracıyla bizi okula gönderdi. Okul müdürü odadaki bir sepeti işaret ederek “Evrakları sepete bırak, yarın okula gel” dedi.
Şimdi artık Erkek Sanat Enstitüsü öğrencisiydim. Okulumuz şehrin dışındaydı. Ama içimde bir korku vardı ve beni terk etmiyordu. Okulda her anons yapıldığında, bizi yanlışlıkla kaydettiklerini bildirecekler diye korkuyordum.
Korkularımın yerini Kırşehir’in soğuğu aldı. Kiralık evde kalıyorduk. Evin zemini betondu. Talaş yakıyorduk ve üstümüze kilimleri örtsek de ısınamıyorduk. Akşamları kahvehaneye gidiyor, ısınırken ders de çalışıyorduk. Hafta sonları termale, kaplıcaya gidiyorduk, havuzu vardı. Banyomuzu orada yapıyorduk. Bir yandan da Karaman’a dönmenin yollarını arıyorduk.İlkokul öğretmenim Hasan Akgül Konya’daydı. Ona mektup yazdım. Kırşehir’den Konya’ya gelmek istediğimi bildirdim. O da “Konya’ya kaydını yaptırırım” cevabını verince çıkışımızı aldık ve Karaman’a döndük.
Babam ve Nafiz Nadir Nas’ın babası bizleri alarak Karaman Erkek Sanat Okulu’na götürdüler. Ancak, öğrenci mevcudu çok olduğu gerekçesiyle kayıt yapamayacaklarını söylediler. Sonra, “Eğer okula yardım yaparsanız çocuklarınızın kaydını yaparız” denildi.
Arkadaşımın babasının maddi durumu iyiydi ve okula yardım yapabileceğini söyledi. Babam sessiz kalmıştı. İkimizin de kaydını Torna-Tesviye Bölümü’ne yaptılar ve mengene gibi bazı takımları almamızı istediler.
Karaman Erkek Sanat Enstitüsü 1973-1974 mezunuyum. Aynı yıl üniversite sınavına girdim ve Ankara Erkek Teknik Öğretmen Okulu’na puanım tuttu. Ön kayıt yaptırmam gerekiyordu. Ankara’ya gitmek için paraya ihtiyacım vardı. Babamdan para istemek için arkadaşım Naci’nin motosikletiyle Hamidiye’ye gittik.
Tarlaları su basmış hem ekinler hem ailenin geliri olmayacaktı. Babam toprak damımıza sıva yapıyordu. Arkadaşım Naci babamla konuştu, kayıt için Ankara’ya gideceğimizi söyledi. Babam, “Dört parça tarlam var. İki kardeşinin de bunlarda hakkı var. Bu tarlaları satsam bile Nazmi’yi nasıl okuturum?” dedi.
Ankara defteri açılmadan kapanmış oldu. Üniversite için kayıt yaptıramadım. Bir süre sonra bazı arkadaşlar Pendik’te Faruk Süren’e ait Makine Takım Endüstrisi adlı iş yerinde çalışmaya başlamış. Ben de gittim. İşe alım için sınav yaptılar. Tüm sorulara doğru yanıt verdiğim için beni vardiyalı işçi değil, kalite kontrole aldılar. Bir evde 20 kişi kalıyorduk.
Bu arada, Karaman Sümerbank İplik Fabrikası kapasite artışı yapacağı için ek tesis kurulacakmış. İşçi alımı ilan edilmiş. Karaman’da tek sanayi tesisi Sümerbank Pamuklu Sanayi Müessesesi idi. Tekstil olarak bilinir ve öyle söylenirdi. Arkadaşlar dönmeye karar verince ben de onlarla hareket ettim. Yeni fabrika için makineler monte edilecekmiş ve montaj elemanı alacaklarmış.
Sınava girdik, kazandım ve 2 Aralık 1974’te Sümerbank elemanı oldum. Maaşım aylık brüt 1.200, günlük 40 ve net 900 liraydı. Montajcı olarak işe alındım ama alışmamız için makine bakımda görevlendirildim. Montaj işleri kışın başladı. Yaza kadar devam etti. Sadece çatı vardı, duvarlar yoktu. Soğukta, eksi 18 derecede ve güç koşullarda çalıştık.
Açık öğretime kayıt yaptırdığım için askerlikten tecilliydim. Fabrikanın açılışını dönemin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan yaptı. Bu sırada aynı iş yerinde çalışan Fadime Hanım’la tanışıp 26 Haziran 1976’da evlendik. Girişte verilen asgari ücretle üç yıl çalıştım. Evlilik masraflarımızı ve evimizin ihtiyaçlarını kendimiz karşıladık.
Bizim yaş grubu siyasetin en kötü yıllarına rastladı. Sanat Enstitüsü’nden tanıdığım, sevip yardımcı olduğum arkadaşların bile ters bakışlarına tanık oldum. Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’nden sonra sağ sol ayrımı fazlalaştı. Fabrika içinde bir grubun yürüyüş yaptığı günler bile oldu.
1977’de askere gittim ve 1979’da döndüm. Aynı göreve devam ettim. Maaşım 3.600 lira olmuştu. Kızım Emel dünyaya gelmişti. Onu kreşe bırakmak için bir araca ihtiyacımız vardı. Ama otomobil alacak durumda değildik. Taksitle 36 bin liraya mobilet aldım. Aynı yıl Antalya Meslek Yüksek Okulu Makine Motor Bölümü’nü kazandım. Antalya Sümerbank Sosyal Tesisleri’nden yararlandım ve işi bırakmadan diplomamı aldım.
Makine Bakım’da ustalık yapıyordum. 1983’de sendika seçimi vardı. Beni Teksif’in şube başkanlığına aday göstereceklerdi. Alanya’da çadırda ailemle tatilde olduğum sırada arkadaşlar bana ulaşamamışlar. Şimdiki gibi haberleşme imkanlarının olmadığı yıllar. Tatilden döndüğümüz gün delegelik için son günmüş. Başvurumu yaptım.
Hayat, sürprizlerle dolu. Karaman’a bir gün geç dönsem, sendikal yolculuğum belki bugünkü seyrinde olmazdı. Ekim 1983’te Genel Kurul’da Türkiye Tekstil, Örme, Giyim ve Deri Sanayi İşçileri Sendikası (Teksif) Karaman Şube Başkanı seçildim. O yıllarda genel kurullar üç yılda bir yapılırdı. 5. Genel Kurul’dan sonra, 1995’te Ankara’ya Genel Başkan Yardımcısı adayı oldum ve 17 Eylül’de bu göreve seçildim.
Üç dönem, yani 12 yıl Teksif Sendikası Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. 2007’de Genel Başkanlığa aday oldum ve Nisan ayında yapılan Genel Kurul’da Teksif Sendikası Genel Başkanı seçildim. 2007’den bu yana bu görevdeyim.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) 21. Olağan Genel Kurulu’nun yapıldığı 8-11 Aralık’ta Genel Teşkilatlandırma Sekreterliği’ne seçildim. 3 Eylül 2013’te Yönetim Kurulu kararıyla Türk-İş Genel Eğitim Sekreterliği’ne getirildim. Türk-İş’in 6 Aralık 2015’te yapılan 22. Olağan Kongresi’nde Genel Eğitim Sekreterliği görevine seçildim.
Sümer Holding’in özelleştirme kapsamına alınan 6 fabrikası arasında hem Karaman’ın sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında hem benim iş ve aile hayatımda önemli yeri olan Karaman Tekstil de vardı. Özelleştirmenin engellenmesi için yoğun çalışma yaptık. Başarılı olamadık. Hayatımın en zorlu günleriydi. Bu fabrikaların 34 bin çalışanı vardı. Karaman orta dereceli bir fabrikaydı. En son işçi alımı 1984’te yapılmıştı. 1150 işçisi vardı.
Şube Başkanlığım döneminde kooperatif kurduk, Yunus Kent’ten uygun arsalar bulduk. Çalışanların yüzde 90’ı ev sahibi oldu. Günümüzle fabrika çalışanlarının bu imkânı maalesef yok.
Sümerbank’ın 24 fabrikasından bugün hiçbiri yok. İstihdam sağlanması amaçlanırken devlet kendi çalışanını işsiz bıraktı. Küresel bir olaydı, Türkiye’yi de etkisine aldı. Neo-Liberalizm veya küresel ekonomi o yıllarda bunu dayattı.
Şimdi Karaman’daki fabrikanın yerinde AVM var. Oradan geçerken başımı ters yöne çeviriyorum. İçim cız ediyor. Kimseyi suçlamıyorum. Karaman’daki Tekstil Fabrikası’nın şehre katma değer olarak katkısı, Karaman’ın toplam zirai gelirlerinden yüksekti. Fabrikada işçiler arasında samimiyet vardı. Unutamadığım dostlarımın adlarını sık sık anarım.
Karaman’dan kopmadım. Karaman sevgim hep içimde. 25 yıldır Ankara’dayım ama genellikle her cuma akşamı Karaman’a gider, pazartesi sabahı dönerim. Oğlum Onur ve kızım Sibel Karaman’a yerleştiler. Emekliliğimde vaktimin çoğunu Karaman’da geçirmeyi planlıyorum. Bu nedenle, her yeri toz olan Hamidiye’ye büyük bir elma bahçesi yaptırdım. Örnek proje ve köyümün ilk yeşil örtüsü oldu. Bahçemde ağaçların serinliğini hissederken, çocukluğumun yalınayak yollarda koşan Nazmi’sini hiç hatırımdan çıkarmam.
Bu içerik, Anı Bisküvi Kültür Yayınları tarafından Karaman 744. Türk Dil Bayramı ve Yunus Emre’nin 700. Ölüm Yıl Dönümü anısına basılan İbrahim Rıfkı Boynukalın imzalı “Toprak Damlı Evlerin Çocukları II” adlı eserden alınmıştır. İzinsiz kopyalanamaz. Yayın hakları kitap yazarının izni ile Karamandan.com'a aittir.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(1)Mehmet - Üretim tüketim oldu. İhracat ithalat oldu
Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.