Karaman Eski Belediye Başkanlarından Mimar ve Sanat Tarihçisi Dr. Kamil Uğurlu, Mimar Sinan İle İlgili İki Yalanı Deşifre Etti.
Mimar Sinan Susuzluktan Mı Öldü? Ve Mihrimah Sultan'a Aşık Mıydı? Dr. Kamil Uğurlu Açıkladı. İşte Gerçekler ve Hikayeler...
Dr. Kamil Uğurlu'nun Milliyet'e verdiği röportajdan bir bölümü yayınlıyoruz:
Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu'nun baş mimarı olarak bilinirken aynı zamanda Mihrimah Sultan'a duyduğu iddia edilen bir aşkla da dikkat çekiyordu. Üsküdar'ın önemli eserlerinden olan Mihrimah Sultan Camii ve İstanbul'a su temin etmek amacıyla inşa ettiği Mağlova Kemeri ile şehre damgasını vurmuştu. Ancak, Mimar Sinan, tüm bu başarılarına rağmen neden cezalandırıldı? İşte cevabı...
Dünya su mimarisinin önemli eserlerinden biri olan Mağlova Kemeri, Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan tarafından İstanbul'a su sağlamak amacıyla inşa edildi. 1555-1562 yılları arasında yapılan, 35 metre yüksekliğinde ve 257 metre uzunluğundaki iki katlı kemer, günümüzde hala İstanbul'a su sağlamaya devam etmektedir. Mimar Sinan'ın, Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan'a derin bir aşkla bağlı olduğu iddiaları, bu su kemerini inşa etmesine rağmen, Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Mimar Sinan'ın evine su bağlanması ve tüm emeklerinin cezalandırılmasıyla sonuçlandı.

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu iddia edilen aşk ve Sultan'ın eşi Rüstem Paşa ile yaşanan olaylar ise hep merak konusu olmuştur.
Baş mimarın sözde Mihrimah Sultan için yaptığı, sultanın doğum günü olan 21 Mart’ta ilgi odağı olan camilerin hikâyesini ve Mimar Sinan’ın İstanbul’a su getirdiği için cezalandırılmasının ardındaki gerçeği Selçuk Üniversitesi emekli öğretim üyesi, Mimar ve Sanat Tarihçisi Dr. Kamil Uğurlu Milliyet.com.tr için anlattı.
İSTANBUL'DA BİTMEK BİLMEYEN SU SORUNU
Tarihi Yarımada, hem Karadeniz'e hem de Marmara'ya kıyısı olan eşsiz bir şehir olmasına rağmen, İstanbul, içinde bulunduğu deniz bolluğuna rağmen su sıkıntısıyla mücadele etmekteydi. Tatlı suya erişimin zorluğu ve şehrin sürekli susuzlukla başa çıkma sorunları, Kanuni Sultan Süleyman'ı ve Baş Mimar Sinan'ı derinden rahatsız etmişti. Bu nedenle, 1555 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın emriyle Mağlova Kemeri'nin temelleri atıldı. 1562 yılında tamamlanan kemer, 1563'te yaşanan bir sel felaketi nedeniyle zarar görmüş olsa da, su sorununu çözmek adına etkili bir çözüm sağladı. İstanbul'a dağıtılan su, mahallelere çeşmelerin inşa edilmesine olanak tanıdı.
"İstanbul’un su sorunu sadece Osmanlı döneminde değil, Bizans’ta da gündemdeydi. Kanalizasyon için yapılan tünellerin yanında temiz suya ulaşmak oldukça zordu. Kenti üç tarafından çevreleyen denizler, savunma konumu, ticaret ve ithalat için iyi ulaşım imkânları ve balıkçılık için uygun şartlar sağlıyordu. Ancak imparatorluğun diğer başkenti Roma’nın sahip olduğu su kaynaklarının çeşitliliğiyle karşılaştırıldığı zaman İstanbul, taze içme suyu bakımından büyük bir yetersizlikle karşı karşıyaydı. 5'inci yüzyılda II. Theodosios döneminde, Belgrat Ormanları’nda eskiden var olanlarla birlikte uzunluğu günümüzde 494 kilometre olarak tahmin edilen bir kanallar ağı, 'en uzun Roma su tedarik hattı' olarak anılıyor."

ŞEHRE SU GETİRDİ DİYE CEZALANDIRILDI
Mimar Sinan, uzun süredir su sorunu yaşanan Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a su temin etmiş ve böylece vatandaşlar çeşmelerden içme, temizlik ve diğer temel ihtiyaçları için suya ulaşabilmişlerdir. Suyun sağlanmasıyla birlikte yaşam şartları büyük ölçüde kolaylaşmıştır.
Rivayete göre, Mimar Sinan'ın tüm şehrin su sorununu çözmesi üzerine, Kanuni Sultan Süleyman baş mimarın evine su bağlatmıştır. Sultan Süleyman'ın vefatından sonra, II. Selim, kaldırım çalışmaları sırasında ortaya çıkan durumu haksızlık olarak değerlendirmiş ve Mimar Sinan'ın evine giden suyun kesilmesini emretmiştir. 99 yaşındaki Mimar Sinan'ın susuzluk içinde hayata veda ettiği iddiaları asılsızdır, diyen Dr. Kamil Uğurlu, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
"Mimar Sinan, Kırkçeşme sularını getirip bentleri yaptıktan ve İstanbul’u nimetlere kavuşturduktan sonra Rüstem Paşa tarafından hapse atıldı ve cezalandırıldı. Sebebi ise ilginçti. İstanbul’a fazlaca temiz su getirmesiyle birlikte buraya gelen çok olacak, şehrin nüfusu artacak ve yiyecek bulmak zorlaşacak. Böyle düşünülüyordu. Yine bu büyük mimar, getirdiği bu suların çok az bir bölümünü kendi evine aldığı için bir sürü kişi tarafından suçlandı, kadıya çıkarıldı ve cezalandırıldı, suyu kesildi. Fakat 'Evinin suyu kesilince susuz kaldı ve perişanlık işinde öldü' iddiaları aslında bir şehir efsanesi ve gerçeği yansıtmıyor. Mimar Sinan, suyu kesildikten sonra her İstanbullu gibi mahalle çeşmelerinden istifade ederek hayatını devam ettirdi."
ROMANLARA KONU OLMADI, ROMANLAR KONU OLDU
Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin gibi pek çok aşk hikayesi romanlara konu olmuşken, Mimar Sinan ve Mihrimah Sultan'a dair benzeri roman konuları pek bulunmamaktadır.

İddialara göre, Mimar Sinan, âşık olduğu Osmanlı Sultanı'na, doğum günü olan 21 Mart'ta 'Mihrimah' isminin de anlamını içeren iki cami yapmıştı; birinde Ay batarken diğerinde Güneş doğmaktaydı. Dr. Uğurlu, Mimar Sinan ve Mihrimah Sultan arasındaki aşk dedikodularıyla ilgili şu açıklamayı yaparak sözlerini tamamladı:
"Bu hikâye veya yakıştırmanın kaynağı 1972'de ABD'li biyografi gezi yazarı Arthur Straton'ın yazdığı Mimar Sinan'la ilgili bir romanın kurgusudur, tarihi hiçbir dayanağı yoktur. Burada ilginç olan Mimar Sinan ile ilgili birçok bilimsel kitabın çoğunda o asılsız rivayetin tarihi bir gerçek gibi yer bulmasıdır. Yine Sinan Usta, güya sultana olan aşkını, üzerinde, adında yer alan Ay ve Güneş'in devamlı birbirini takip ettiği, edeceği bir seri yapı gerçekleştirileceğini, Edirnekapı ile Üsküdar’da, Ay ve Güneş'in biri doğarken diğerinin batışını resmedeceğini söylemişti. Sultan’ın adını böylece arşa yazdıracağını vadetmiş ve bu iki semte sultanı adına inşa ettiği iki cami ile gerçekleştirmiş. Bu şirin bir hikâyedir ama sonuçta bir hikâyedir. Gerçek olması mümkün değildir. Çünkü Mihrimah Sultan o sıralar 17 yaşındaydı ve Rüstem Paşa’nın eşiydi. Sinan ise 67 yaşındaydı. Ayrıca Mimar Sinan bile olsa saray mensubu bir prensese üstelik dünyanın hükümdarı olan bir padişahın, üzerinde çok titizlikle durduğu bir kızı ile böyle bir münasebetin son derece manasız ve mantıksız olduğu anlaşılır. Mimar Sinan ile ilgili birçok efsane geliştirilmiştir. Böyle yapanlar büyük ustayı yüceltmek isterken aslında onun hatırasına büyük bir kötülük ediyor."
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.