Karaman – Merkez – Tepebaşı köyünde
Tepebaşı köyünde Abdulhalim Camii’ne kuzeydoğudan kısmen bitişiktir. Kareye yakın dikdörtgen formlu olup girişi Abdulhalim Camii’nin son cemaat mahallinden sağlanmıştır. Doğu ve güney duvarlarında ikişer adet küçük açıklıklar bulunan türbenin üzeri kırma çatı ile örtülmüştür.
Türbede H. 1020, M.1611-1612 yıllarında ölen Şeyh Cemaleddin Efendi medfundur. Mezartaşında yer alan tarih ibaresi türbenin de yapım tarihine ışık tutmaktadır.

Cambaz Kadı Abdurrahman Efendi Karaman – Merkez – İsmetpaşa caddesi üzerinde
Karaman’da birçok türbe bulunmakla birlikte, bunların hemen tamamına yakını Karamanoğulları dönemine aittir. Bunlar arasında, tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte sadece Cambaz Kadı Türbesi tarihi kaynaklar yardımıyla Osmanlı dönemine ait olarak kabul edilmektedir. Fenari Mahallesi’nde bulunan türbe, 2. İbrahim Bey’in Kadı Askeri Cambaz Kadı Abdurrahman Efendiye aittir. Yapının inşa tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Abdurrahman Efendi’nin, Karaman’nın Osmanlı topraklarına katılmasından sonra ölmesi sebebiyle, türbenin Osmanlı dönemine ait olması gerekir.
Kare planlı türbe tamamen kesme taş ile inşa edilmiştir. Sekizgen yüksek bir kasnak üzerine oturan kubbe ile örtülmüştür. Doğu, batı ve güney cephelerde alta dikdörtgen formlu birer pencere vardır. Yapının girişi kuzey cephededir. Basık kemerli giriş, cephelere göre daha içerlektir. Girişin söveleri yekpare taştır. Giriş kemerinin üst kısmında mermer üzerine Latin alfabesiyle “Karaman Beylerinden II. İbrahim Bey’in Kadı Askeri Canbaz Kadı Abdurrahman Efendi Türbesi”, onun üzerine ise bitkisel motifli bir mermere 1535 tarihi yazılmıştır.

Karaman Merkez’de Zevye Sultan
İbrahim Hakkı Konyalı’nın Karaman Tarihi’nde anlatıldığına göre bu türbede yatan zat hakkında bilgiler şöyledir:
Türbede, mezar taşı kitabesine göre Zeyve Sultan adı ile meşhur es-Seyyid Fahreddin el Huseynî el-Meşhedî el-Hanefî Ahmet Paşa yatmaktadır. Buna göre Zeyve Sultan adı ile meşhur Ahmet Paşa Peygamber soyundan Hazreti Hüseyin’in torunudur. Hanefi mezhebindendir. 1421 yılında ölmüştür. Mezar taşı, iki adet uzun ince sandukadır.

KARAMAN – SEKİ ÇEŞME MAHALESİNDEKİ KETHANE CAMİİ HAZİRESİNDE
ŞEYH HACI MUHAMMED BAHAEDDİN EFENDİ’NİN HALİFESİ
Şeyh Mehmet Kudsi Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi
Memiş Efendi’nin oğlu Halid Efendi’nin oğludur. 1874/ h. 1290‘da Bozkır Hoca köyde doğdu. Sıbyan mektebini bitirdikten sonra Karaman’a gidip 1887’de rüştiyeyi bitirdi. Konya ve Karaman medreselerinde ders gördü.
1898’de Bekir Sami Paşa Medresesi ve tekkesi şeyhi ve amcası Muhammed Bahauddin Efendi’den Nakşî-Halidî tarikatı üzere icazet aldı.
Ayrıca amcası Hasan Kudsi Efendi’den de 1901’de icazet aldı. İcazetten sonra Karaman’da Ketenci Baba Nakşibendî tekkesi postnişinliği ve müderrisliğinde bulundu Karaman müftüsü Mustafa Efendi’nin azli ve müftülük için yapılan seçimde eski müftü Hadimizade Mustafa Efendi’nin 18 reyine karşı, 41 oyla Karaman müftüsü oldu. Bu seçim meşihatça da tasvibe uygun görüldüğü için resmen 1919’da Karaman müftülüğü onaylandı. Uzun yıllar Karaman Müftülüğünde bulundu. 1962’de Karaman’da vefat etti.

KARAMAN – SEKİ ÇEŞME MAHALESİNDEKİ KETHANE CAMİİ HAZİRESİNDE
MEVLANA HALİD BAĞDADİ HAZRETLERİNİN HALİFESİDİR.
Ödemişli Hasan Kudsi Efendi (k.s.) Silsile-i Şerifi
Ödemişli Hasan Kudsi Efendi Hazretleri , Mevlana Halid Bağdadi hazretleri’nin halifesidir. Mevlana Halid Bağdadi tarafından Kudüs’e halvet ve irşat için görevlendirilmişti. Bundan dolayı da kendisine “Kudsi” lakabı verilmiştir.
Mevlana Halid Bağdadi’yi ziyaretten dönerken Hadim’e oradan da Karacahisar’a uğradı. Karacahisar’da Ödemişli Hasan Kudsi’yi büyük bir öğrenci grubu karşıladı. Şeyh Memiş Efendi bu şahsa intisap etti. Ödemişli Hasan Kudsi Efendi beş altı gün Karacahisar’da kaldı. Ödemişli Hasan Kudsi, Memiş Efendi’ye Halid-i Bağdâdî Hazretleri’nin sohbetlerine devam etme izni verdi. Hasan Kudsi Efendi Karacahisar’dan Seydişehir’e geçti. Memiş Efendi de medrese ve öğrencilerini bırakarak hocasının peşinden Seydişehir’e geldi.
Ödemişli Hasan Kudsi Efendi;
— “Memiş Efendi, senin hatırın için Seydişehir’de on gün kalıp seyr-u sulûk edelim. Sonra sen yerine geri dön öğrencilerini perişan etme. Dersler bittiği zaman Konya’ya gel” dedi. On günlük bir seyr-u sulûk eğitiminden sonra Memiş Efendi, Karacahisar’a dönerek dersler bitene kadar ilim ve zikirle meşgul oldu.
Dersler bittikten sonra Konya’ya gelen Memiş Efendi beş ay Konya’da kalarak tasavvufi hilafet izni aldı. Daha sonra da irşad için Kayseri’ye görevlendirildi.
Fakat Hasan Kudsi Efendi “(Önce) en yakın akrabanı uyar.” ayeti gereğince Memiş Efendi’ye:
– “Kendi memleketine git. İrşat ile halkı Hakk’a davet et” buyurarak memleketi Bozkır’a görevlendirdi.
Ödemişli Hasan Kudsî Efendi kendisi de Karaman’da irşat faaliyetlerine başladı. Hasan Kudsi Efendi 1834/1254 yılında Karaman’da vefat etti. Kabri Karaman’da Seki çeşme mahallesinde bulunan Ketenci /Kethane camii haziresindedir. Bu zaviyeyi Ketenci Baba adında bir Nakşibendî şeyhi kurmuştur. Ketenci Baba’dan sonra yerine oğlu Şeyh Mansur geçmiştir. Bu civar, Ödemişli Hasan Kudsî Efendi için Nakşi-Halidi tarikatının yayılıp gelişeceği bir temel olmuş ve Karaman’da tasavvufi görüşlerini yayma imkanı bulmuştur. Bu cami ve zaviyesi Hasan Kudsî Efendi adına, Hadimi’nin torunu Karaman müftüsü Abdullah Hasib Efendi tarafından 1255/1839 yılında inşa edilmiştir.

Yunus Emre
1240 senesinde doğduğu düşünülmektedir. Yunus Emre hayatının tümünü Anadolu'da geçirmiş bir şairdir. Anadolu'nun dört bir yanında tanınmış olan Türk ozanlarından biridir. Yunus Emre'nin birçok eseri günümüze kadar gelmiştir. Herkes tarafından sevilen ve tanınan bir ozandır.

İbrahim Bey türbesi
Eski adı Lârende olan Karaman’ın İmaret mahallesinde yer alan yapı topluluğu İbrâhim Bey Zâviyesi ve İbrâhim Bey Medresesi olarak da anılmaktadır. Şevval 835 ( Haziran 1432) tarihli vakfiyesi ve Muharrem 836 (Eylül 1432) tarihli kitâbesinde “imaret” olarak adlandırılan yapının Karamanoğlu Beyi II. İbrâhim Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. İkisi geniş kapsamlı, diğerleri küçük altı vakfiye eki Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Vakfiyelerin ikisi 835 (1431-32) ve diğerleri sıra ile 843 (1439-40), 849 (1445), 851 (1447) ve 870 (1465-66) tarihli olup hepsi tomar halinde birbirine bağlı, uzunluğu 7 metreyi bulan bir belgedir. Ayrıca medresenin içinde, kapı alınlıklarında yedişer satır halinde taşa işlenmiş iki vakfiye özeti yer almaktadır (Uzunçarşılı, I/1 [1937], s. 56-144, rs. 9-10). Vakfiyede imaretin Karaman’ın doğusunda Yoğunduvar mevkiinde yapıldığı, bir tarafında cemaatle namaz kılmak için bir mescid, diğer tarafında zenginlere, fakirlere, bütün yolcu ve misafirlere yemek pişirilip yedirmek için bir mutfak, Kur’ân-ı Kerîm okutulması ve hâfız yetiştirilmesi için de bir dârülkurrâ (dârülhuffâz) inşa edildiği belirtilmektedir. Günümüzde bu yapı topluluğunda imaretin batı cephesinin güney köşesine bitişik bir türbe ve kuzey cephesi karşısında bir çeşme bulunmaktadır. Yapının mimarı bilinmemekle birlikte ahşap ustası İlyas oğlu Hacı Ömer’dir.

KARAMAN – MERKEZ’DE SİYASER CAMİ
Siyahser Sultan'ın esas adı Alâeddin Rumi, diğer bir adı da Alâeddin Ebdal'dir. İri vücutlu, esmer benizli, daima siyah elbise ve kaftan giyip, başına siyah sarık sarardı. Siyah yağız ata binmesi sebebi ile Siyahser Sultan (Karabaş Veli) denmiştir.
Heybetli duruşu, keskin bakışları nedeni ile gelip geçtiği yerlerdeki insanlar ürperir ve heyecanlanırlardı.
Alaadin Rumi büyük Halvetiye tarikatı piri Seyyid Yahya Şirvani'den hilafet, Seyyid Şerif Cürcani'den de dersler almıştır.

KARAMAN – HİSAR MAHALLESİ’NDE KARAMAN KALESİNİN ETEKLERİNDE
Karamanoğulları soyundan Alâeddin Bey tarafından yaptırıldığı kabul edilmektedir. Şikârî, Alâeddin Bey’in “...gazâ mâlinden Lârende’de (Karaman) hisar kurbünde bî-nazîr bir câmi...” ile yanına bir türbe yaptırdığını söyler ve “kendüsi anda medfundur” diyerek bu hususu belgeler. 1361’de beyliğin idaresini ele geçirmiş olan Karamanoğlu Alâeddin Bey, 800’de (1397-98) Yıldırım Bayezid ile Konya’da yaptığı savaşta yenilip esir düşerek öldürüldüğüne göre bu türbeyi sağlığında yaptırmış olmalıdır. Yine Şikârî, Gedik Ahmed Paşa’nın Karaman’ı Osmanlı ülkesine kattıktan sonra, malzemesini, sarayın yerinde yaptırdığı hisarda kullanmak üzere Karamanoğulları’nın vakıf eserlerinin bazılarını yıktırttığı sırada bu caminin de yıkıldığını, fakat türbenin durduğunu bildirir. İ. Hakkı Konyalı’nın tesbitine göre, 881 (147-677) tarihli Vakıflar Defteri’nde (nr. 564), civardaki birkaç köyde Karamanoğlu Alâeddin Bey Türbesi’ne vakfedilmiş bazı değirmenlerle arazi, bağ ve tarla gösterilmektedir.
Türbeye bitişik olan cami bilinmeyen bir tarihte yıkılarak ortadan kalkmış, son derece bakımsız kalan türbe, zamanla büyük ölçüde tahribe uğramıştır. Sivri külâhın ucu ve bir yanı tamamen yıkılmış, duvarlarda tehlikeli çatlaklar meydana gelmiştir. Türbe, 1965-1967 yıllarında Vakıflar İdaresi’nce tamir edilerek kurtarılmış ise de sonraları yine bakımsız kalmıştır.
Muntazam kesme taştan yapılan Alâeddin Bey Türbesi içten ve dıştan on iki cepheli bir gövde ile bunu örten dilimli bir külâhtan meydana gelir. Dış cephenin bir tarafında kalan izlerden evvelce caminin buraya bitişik olduğu anlaşılmaktadır. Hatta türbenin bu bitişik tarafta camiye açılan bir hâcet penceresi de (veya kapısı) bulunmaktadır. Benzeri binaların hepsinde olduğu gibi bu türbede de altta bir cenazelik mahzeni vardır. Burada evvelce bir mumyanın bulunduğu yolunda söylenti varsa da İ. Hakkı Konyalı 1966’da mahzende sadece etraftaki mezarlıktan toplanıp içeri atılmış kafa taslarına rastlamıştır.
Gövdenin yukarı kısmında çok güzel bir celî sülüs hatla besmele-i şerif, binayı saran bir şerit halinde işlenmiştir. Çifte merdivenle çıkılan kapı, türbenin en itinalı yapılmış kısmıdır. Etrafında, içinde âyet yazılı bir çerçevenin bulunduğu kapı nişinin tacı mukarnaslı olup yukarısında “Allah” ve “Muhammed” adları işlenmiştir. Türbenin içinin evvelce çinilerle kaplı olduğuna da ihtimal verilebilir.
Alâeddin Bey Türbesi ve Camii’nin hemen yakınında 1927’de tamamen yıktırılan Emîr Mûsâ Medresesi ile Emîr Fahreddin Ahmed Türbesi, Rahime Hatun Hankahı ve Emîr Mûsâ Hamamı’nın bulunması, XIV. yüzyılda Karaman’ın bu mahallesinin mimari bakımdan güzel eserlerle dolu mâmur bir çevre olduğunu gösterir. Ancak zamanla bütün bu tarihî yapılar ortadan kalkmış, geriye sadece Alâeddin Bey Türbesi kalmıştır.

Mümine Hatun
Karaman´lı Mümine Hatun
Büyük İslam mütefekkiri ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin Rumi'nin annesi Mümine Hatun aslen Horasanlı olup Harezm Türklerindendir. Bu gün Afganistan toprakları içerisinde bulunan Belh şehrinde dünyaya gelmiştir. Belh Emiri Sultan Rukneddin'in kızıdır. Mevlana'nın babası Sultan-ül Ulema Bahaeddin Veled Belh şehrinin ileri gelen alimlerinden Hatipoğulları soyuna mensup Hüseyin Hatibi'nin oğludur. Bahaeddin Veled ilim ve ahlaki olgunluğu ve büyüklüğü nedeni ile Sultan-ül Uleme (Alimler Sultanı) lakabı ile tanınmış ve öyle çağrılmıştır. Sultan-ül Uleme aynen dedeleri gibi Belh şehrinin medrese ve camilerinde çevresine toplanan halka ve talebelere ilim öğretmiş ve mürşitlik yaparak insanlar tarafından çok sevilmiştir.
Bu durumunu çekemeyen bazı kişilerin emire şikayet etmeleri üzerine yanına aldığı iki oğlu Mehmet Celaleddin (Hz. Mevlana) ile Muhammet Alaeddin (Mevlananın Abisi) ve çevresine aldığı bir grup sevenleri ile birlikte Belh'ten çıkmış, Bağdat, Hicaz (Mekke-Medine), Şam ve Halep yoluyla Erzincan'a (Akşehir) gelerek yerleşmiştir. İki yıl kadar burada kaldıktan sonra, tekrar göç hazırlığı yaparak , Erzincan'dan hareket etmiş ve Larende'ye (Karaman'a) gelerek yerleşmiştir.
Mevlana Celaleddin Rumi Larende'ye geldiği zaman 11-12 yaşlarında bir çocuktu. Annesi Mümine Hatun H.621, M.1224 yılında vefat ettiği için, çocukluk çağından çıkıp gençlik çağına giren Hz.Mevlana ve ağabeyi Muhammed Alaaddinin mürüvvetlerini göremeden genç denileck bir yaşta gözlerini dünyaya kapamıştır

Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Karamandan.com Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)usta - Kısaltıp yazayım, Peygamberimize. fakir sahabe EBU SALEBE geliyor zengin olmak için israrla dua istiyor, kendisi için fazla malın hayırlı olmayacağı; uyarısına rağmen istediği duayı alıyor ama sonuç malüm. demek ki peygamber ve peygamber varisi alimlerden de dua isteniyormuş. ÇÜNKÜ SİZ ONLARA ÖLÜ DEMEYİN........AŞIK NE DEMİŞ AŞIKLAR ÖLMEZ ÖLENLER HAYVAN İMİŞ..... sen aşkı yaşada ölünde, dirinde azap görmez. ÖLÜNCE KİMSE YOK OLMAZ. VARLIK ALEMİNE GÖÇ YAPILIR.
gurbetci - 1 Noluya cevap ALLAH CC PEYGAMBER EFENDIMIZ VASITASIYLA KURANI KERIMI ONUN VASITASIYLA TEBLIG ETMEDIMI DUA EDRIZ OZATIN HURMETINE DIYE AMA ELBETTE ALLAHDANBEKLENIR AMA DIKKATIMI CEKEN SANKI ZIYARET ETMEYIN GIBI DEMEK TE DOGRU BULMUYOROM SEFAAT VARDIR TABI
Garamannı - Sınavımı geçeyim , eş bulayım , zengin olayım , şifa bulayım , affedileyim vs .. nedenlerle ülkemizde ziyaret edilirler ve ruhlarına fatiha , Allaha dua edilir , şu yatan zatın yüzü suyu hürmetine diye .
Allah'ı bırakıp da, kendisine kıyamet gününe kadar bile cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların yalvarışlarından habersizdirler. (Kur'an 46-5.)
Bu kişiler size ahirette bile karşılık veremeyecekler.
Yazılan yorumlardan Karamandan.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA), Anka Haber Ajansı (ANKA) tarafından servis edilen tüm haberler Karamandan.com editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Karamandan.com değil haberi geçen ajanstır.